İdamedilmeyi ve putperestliği reddeden 7 kişi kaçarak bir mağaraya sığınır. Fakat askerler onları bulur. Daha sonra onları öldürmek yerine mağaraya kapatarak onları ölüme terkeder. 300 yıl mağarada uykuya dalan Yedi Uyuyanlara bu 300 yıl bir gece gibi gelir. Günün birinde mağaranın girişi kral tarafından açılır.
Ashabı Kehf’in içinde bulundukları mağarada, onların durumlarının ve isimlerinin kaydedildiği bir levha vardır. Bu levhaya işaret edilerek onlara Ashab-ı Rakîm denilmiştir. Bazıları bu ismin, mağaranın bizzat kendi adı olduğunu söylemişlerdir. Diğer bir rivayet de, mağaranın bulunduğu dağın adı olması şeklindedir.
Eshabul Kehf in afşin de bulundugu inancı Selçuklulardan sonra Dulkadiroğlu Beyligi ve Osmanlı devleti zamanındada buranın ihya edilmesini sağlamıştır. Kaldıki Kur-an-ı Kerimdeki Kehf suresinde yer alan 17. ayette "Günesi doğdugu zaman mağralarının sağına eğilirken battığı zaman da sol taraftan onları keser gecerken
HattaKuran-ı Kerim’de Ashabı kehf kıssası geçmekte ve İslam kültürü olarak Kuran-ı Kerim’de yazılanlara inanıldığı için otomatikman bu hikayenin gerçekliğine de inanılmaktadır. Ashabı kehf hikayesine göre, dünya genelinde
Uykuile uyanıklık arasında geçen 309 yıl sonunda kurtulurlar. “Kehf Ashabı” unvanıyla bilinen destanı yazarlar. Asırlar sonra Hz. Muhammed (asm) ve Hz. Ebubekir (ra) de zamanın Kehf Ashabı olurlar. Gençlik günlerinden itibaren yozlaşan topluma yolunca itiraz ederler, doğruyu gösterirler. Ne var ki, onlar da Kehf akıbetine uğrarlar.
cash. Hıristiyanlığın ilk dönemlerinde, Allah?ın varlığına inanmış insanlar, yönetimden ve baskılardan kaçarak Enjülos Dağı?nda bir mağaraya saklandı. Yanlarında çobanın köpeğiKatmir de vardı. Bu yedi kişi, mağarada uykuya daldı. 309 yıl devam eden bir uykudan sonra uyandılar. Hiç birisi, bu durumun farkında acıktı. İçlerinden Maksimilyanus?u ekmek almak için çarşıya, Philadelphia Kenti?ne gönderdiler. Fırıncı parayı tanımadığı ve çok eski olduğu için göre, bu efsane kişilere, Eshab-ı Kehf veya Ashab- Kehf, Yedi Uyurlar Kerimin XVIII. Suresinde anlatılan bu kişiler hakkında Müslüman ve Hıristiyan yazarlar çeşitli bilgiler vermiştir. Sayılarının yedi olduğu rivayet Suresi, 9. Ayet ?Sen, hikâyeleri kitabelere gecen mağara ehlinin başından geçenleri en meraka değer, en gizemli ayetlerimizden bir olarak görüyorsun, öyle mi ??Yedi Uyurların uyudukları mağaranın, bir rivayete göre Efes?te, başka bir rivayete göre de Antalya ve Urfa yöresinde olduğu ise gözler Philadelphia?ya Alaşehir İlçesi Kehf hakkında çevrilen bir filmde Philedelphia, Ürdün Devleti?nin Başkenti Amman?nın eski adı olarak sunulmuştur. Çevrilen bir filme dayanarak hüküm vermenin doğruolduğu kanısında değilim A Video?nun sunduğu Eshab-ı Kehf filmi.Alaşehir?de ki, kilisesinin büyüklüğü ve o dönem ki ihtişamı yüzünden ?Yedi Uyurlar? olayının araştırmağa değer olduğu başkenti, Rabbath Ammon?dur. Helenistik dönem Philedelphiası?nın yerini almıştır İÖ. III. y. yıl. Yöremizdeki Philedelphia ise Manisa İli sınırları veya ashab; sahipler, bir özelliğe sahip olan, tanınmış ünlü kişiler demektir. Eshab,çoğul Kehf Filminin yapımcısı Mohsen Ali Akbarı, direktörü Farajullah Sılah Shur, Müzik yapımcısı Majid Inıt ızami? Dahkan, Mashtap Q Eramatı, Jihan bahs Soltanı, Hossein Yâri, Reza Iranmanash, Ata Ullah Soleımanıan, Mohammad Juzani ve Ardalan Shujakawa oyuncu olarak görev İsa?nın doğumundan 137 yıl sonra, Roma İmparatorluğu?nun 890?ncı yılında Anadolu?nun kuzeyinden, Suriye?nin güneyine kadar uzanan bölge Romalıların gelen özel ulaklar, kentin komutanı Diyekletianus?a Roma İmparatoru Adrianus?un Doğu Roma?yı ziyaret edeceğini, Phidelphia?ya da uğrayacağını haber verdi. Bu karşılamanıngörkemli olması istendi. Kral, ?İmparator dillere destan bir şekilde Phidelphia?da karşılanmalı? der. Mimar Dinasyus?dan imparatora yakışır bir tiyatro yapmasını ise kralın baş dönem, askerler İsevileri yakalayıp tutukluyor ve elebaşılarını çarmıha Phidelphia?ya geldi. Görkemli bir şekilde karşılandı. Kral Diyekletianus, saraydaimparatora ?Benim ve Romalıların tanrısı Adrianus?a selam, büyük ve üstün Jüpiter?e selam?diye övgüler Danışman Maksimilyanus ise ?Bu evrende yerin ve göğün yaratıcısından başka bir tanrıyoktur. İbrahim, Nuh, Musa, Davut, Süleyman, İsa ve adı övülmüş olan, cihanın beklediği sonpeygamberin tanrısı, insanları hidayete erdirmek için insanların içinden seçtiği peygamberleriçıkarmıştır. Allah bütün zalimlerin cehennemde yanacağına söz vermiştir. Biz, Jüpiter,Apollon, Mars, Herkül, Adrianus ve başka başka adlardaki tanrıları ezeli ve ebedi olan gücü her şeye yeten evrenin mutlak hâkiminden başkasına boyuneğmeyiz? deyince İmparator güldü. Kral, ?Maksimilyanus sen neler söylüyorsun? diye yanına, arkadaşları da geldi, altı kişi oldular. ?Bizde onun yanındayız onunsöylediği her şeyi onaylıyoruz. İmparatorda hepimiz gibi bir insandır. Daha ne zamana kadarsizin gibi bir insan olan İmparatora yâda taştan, gümüşten veya altından yaptığınız heykelleretapacaksınız. Bizim tanrımızın ne bir ortağı, ne de bir oğlu var. Bu evrenin Allah?tan başkadüzenleyiciye ihtiyacı yoktur.?Maksimilyanus, ?Sizler yaratıcınızı tanıyacak yerde, ellerinizle yaptığınız putlaratapıyorsunuz. İmparator, siz insanların tanrısı olduğunu iddia ediyorsunuz. Peki, kendiniziyemeden içmeden alıkoyabilir misiniz? Veya ölümünüzü önleyebilir misiniz??İmparator, ?bu kadar yeter? diyerek ayağa kalktı ve onların hemen tutuklanmasını hepsi ? Öldürün onları, öldürün? diye tempo kişi işkenceye tabi tutuldu. Kralın kız kardeşi Helen, Maksimilyanus?un eşiydi. Helen?inonları ikna etmesi Helen?e ?Bakalım Allah?ın iradesi nasıl tecelli edecek, Allah bizimle bir. Şimdi git veDiyekletianus?a inandığımız Allah?ı canımıza tercih ettiğimizi söyle.?Gardiyon Fidyas, ?Asla bu yiğit insanların ölmesine izin vermemelisiniz? diye Helen?eseslendi. Daha sonra Fidyas, altı arkadaşın zindandan kaçmalarını sağladı. Kentin kapılarıtutuldu, askerler onları aramaya başladı. Kaçaklar iki üç gün önce tanıştıkları, ÇobanAntonyus?un evinde saklandı. Maksimilyanus?un içindeki ses, onların köyün yakınlarındakiEnjülos Dağı?ndaki mağaraya sığınmalarını söyledi. Çoban da onlarla gitmek istedi, kabuletmediler. Tek tek evi terk ettiler… Mağaranın kapısında Çoban Antonyus ve köpeği Katmir?igörünce Kral Diyekletianus?a ?Ben bugün Uşelime doğru yola çıkıyorum. Onlarınyakalandıklarına dair haber, ben Uşelime varmadan bana ulaşırsa kurtulursun, aksi takdirde5?nci Kolordu Komutanı?nın vay haline?.Mağaranın içinde, derinden bir ses duyulur. Hafif bir sis içeriye yayılır. Hepsi, çok yorgunolduklarını, uykuları geldiğini söyledi. Çoban Mağaranın kapısına çıktı, etrafı kontrol ?hiç bu kadar uykuya hasret kalmamıştık? diye söylendiler. Nöbetçi bırakılançoban da dayanamadı, O? da kendinden birisi, kaçakları gördüğünü 5. Kolordu Komutanı?na anlattı. Askerler mağarayıkuşattı, içeriye giren askerler şaşkınlık ve korkuyla dışarıya kaçtı. En cesur askerler vekomutan uyuyan arkadaşlara yaklaşamadı. ?Ölüp ölmedikleri, insan mı tanrımı oldukları bellideğil? dediler. Komutan Mağara ağzının taşla kapatılmasını, üzerine bir levha konulmasınıemretti. Yedi Uyuyanlar, içerde uyumakta ve dışarıda olanlardan hiç haberleri 309 yıl geçti, hepsi uyandı. Üzerlerinde büyük bir ağırlık ve yılların tozu vardı. ?Nekadar uyuduk ki bu hale geldik? diye acıktı. Yemek işini halletmek için Çoban Antonyus, köpeği Katmir?le yakın bir köyegitti. Gördüklerine inanamadı. Rakim Köyü harabe halindedir, içinde kimse şaşkınlık içinde döndü, gördüklerini anlattı. Mağaradan çıktılar ve uzaktan köyünterk edilmiş halini kente gitmeğe karar verdi. Üzerlerinde bir sikke vardı. Kentteki değişikliğinne olduğunu anlayamadı. Kentin ismini sordu ?Burası Phidelphia, Phidelphia? gördükleri karşısında şaşırdı. Ekmek almak için fırına gitti. Fırıncıyaüzerindeki parayı sikke verdi. Fırıncı bu hazineyi nereden bulduğunu sordu, onu askerlereşikâyet etti ve olaylar Stevens ve tarihçi Barnabas?ın huzuruna götürüldü. Barnabas sikkenin 300 yıllık veAdrianus dönemine ait olduğunu söyledi. Maksimilyanus?un konuşması Tarihçi Barnabas?ışaşırttı. Maksimilyanus da büyük şaşkınlık inanmadılar ve zindana attılar. Yargıç ve Barnabas, Maksimilyanus?un bazıobjeleri ve binaları hatırlaması için Phidelphia?da gezdirdi. Kendi evinin içinde tablosunu gördü, ?Bu benim resmim? diye söylendi. Ev sahibi yaşlı Aryus, ?O EnjulosDağı?nda şehit edilen yedi kişiden biriydi? diye cevap verdi. Aryus?un yeğeni Mari?yi dekarısı Helen ?Ben nerede olduğumu, kim olduğumu bilmiyorum. Eğer siz Helendeğilseniz, benim Helen?im nerede? Bunlar, sizleri birkaç yüzyıl önce yitirdiğimi duyduğum acı hala ciğerlerimi yakıyor. Sadece bir geceliğine sizi terketmiştim. Bu bir gece niçin bu kadar uzun sürdü. Söyleyin bana niçin? Niçin? Yokluğunuzaağlayayım mı yoksa dindaşlarımızın zaferine sevineyim mi? Hakkın batıla üstün geldiğinigörmek üzere yeniden dirildik.?Maksimilyanus salondaki kütüphaneyi iter, bir dehliz açılır. Oradan içeriye girerler. Ev sahibiAryus?a ?Bu dehlizde bir oda olduğunu biliyor muydunuz? diye söylenir. İçerden Helen?inresmini çıkarır. ?Bu sevgili eşim Helen?in resmi? der. Evin içindekiler şaşkınlık içinde,konuşmaları ?Gerçekten siz Maksimilyanus musunuz? Sizin torunlarınızdan biri olduğumainanayım mı??-?Uykudan ilk uyandığımda olağandışı şeylerin tecelli ettiğini anlamıştım.?İhtiyar Aryus, Maksimilyanus?un elini öpmek ister ve ?sen benim Büyük Atamsın? Ak Saçlı İhtiyar benim torunumsun.?Birbirine sarılır, ağlamaya başlarlar. Maksimilyanus, oğlu Erekmik?in 250 yıl önce, eşiHelen?in ise, ayrılıktan 20 yıl 7 ay sonra öldüğünü sırada mağarada bulunan arkadaşları sabırsızlıkla Maximilyanus?u beklemektedir. Onlaraç ve yorgundur, neler olduğunu ve ailesi, dostlarıyla Ekselansı ziyaret eder. Kral, koltuğuna Maksimilyanus?u oturturve ona büyük saygı mağaradaki dostlarının ismini Ekselansa tek tek sayar; ?Yuanis, Sudinanus,Dinatyus, Timliha, Martinus ve Çoban Antonyus.?Phidelphia halkına haber verilir. Ertesi gün Ekselansla beraber, binlerce insan, Allah?ın ölülerinasıl dirilttiğini görmek için Enjülos Dağı?ndaki mağaraya doğru yola ?Ölmediğim doğru. Ancak benim zamanımda yaşayanların hepsi de ait olmadığım bir zamana gelmiş bulunuyorum. Vefakâr ve hakikatli eşim Helenartık yok. Minik yavrum Erikmik 250 yıl önce ölmüş. Bütün dostlarım ve düşmanlarımgitmiş. 300 yıl süren bir gece oldu.?İhtiyar Aryus, Mari ve Maksmilyanus mağaraya doğru çıkar. Mağaradakiler, gelenleri veaşağıda gözüken askerleri görünce endişeye kapılır. Maksimilyanus, korkmamalarını veonların dost olduğunu ?Selam size Allah?ın Erleri?-Mari, ?Sizlersiniz Allah?ın Erleri, bunu sizler dahi bilmiyorsunuz.?Yedi Uyurlar şaşırır. Mağaranın içine girerler, arkadaşı onlara Phidelphia?da yaşadıklarınıanlatır ?Biliyorum inanmak kolay değil. Sadece bir örtü hakikatin yüzünü görmemiziönlüyordu. Bu örtü zamandı. Yoksullara Allah?ın verdiği zafer sözünün gerçekleşmesinigörmemiz için Allah, örtüyü gözlerimizin önünden kaldırdı.?Mağaranın önüne çıkmış olan Yedi Uyurlar, gelenleri şaşkınlık içinde izledi. On binlerceinsan akın akın Enjülos Dağı?na doğru ?Ben bu kutlu insanların, bu Allah Erleri?nin, bu Azizlerin kentimize gelerek bizişereflendirmelerini rica ediyorum. Hiç kuşkusuz bunların Phidelphia?da bulunması kentimizezenginlik getirecektir. Kutlu Phidelphialılar kente doğru yola koyulmanızı istiyorum. GidinPhidelphia?yı süsleyin.?Maksimilyanus Ekselansa ?Kendimizi bulmak ve mevcut şartları algılamak için benim vedostlarımın biraz yalnız kalmaya ihtiyaçları var.?Maksimilyanus arkadaşlarını mağaraya davet eder, içeriye girer ve Allah?tan başka dostlarınınkalmadığını der ki ?Allah?ım seninle aramızdaki yegâne mesafe ölümdür. Ölüm bu mesafeyiortadan kaldıracaksa ant olsun ki arzum aşk göğünde uçmuş kartallar yeryüzünü nasıl kendilerine mekân tutar. Sana varmak içinbiz, düzmece tanrılara karşı durduk. Eğer dünyaya özlem duymuş olsaydık bu yola başkoymazdık. Yüce Rabbim bizi yanınıza alın. Size yalvarıyoruz.?Mağaranın dışında bekleyen Mari, Aryus ve arkadaşları Katmir isimli köpeğin öldüğünügörür, inanmakta zorlanırlar. İçeriye seslenir, Katmirin öldüğünü bildirirler.?Ey Allah?ın Erleri size sesleniyoruz? diyerek mağaranın içine girerler, Azizlerin secdeyeeğilmiş vaziyette hareketsiz vücutları ile kapısından bir adam bağırır. ?Mağara yarenleri, Allah?ın Azizleri öldü?Ekselans ve yanındakiler tekrar mağaraya döner, şaşkınlık ve üzüntü içindedirler, Allah?ınAzizlerine ne oldu diye Aryus der ki ? Allah?ın Erleri Allah?a döndü.?
Ashab-ı Kehf kimdir? Kur’an-ı kerim’de Ashab-ı Kehf kıssası nasıl anlatılmaktadır?Kureyş müşrikleri, Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz’in peygamber olmadığını Mekkelilere kanıtlamak ve Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’i zor durumda bırakmak maksadıyla yahudi âlimlerine danışmaya karar verdiler. Nadr bin el-Hâris ve Utbe bin Ebî Muayt’ı Medîne’deki yahudi âlimlerin yanına gönderdiler. Kitap ehli oldukları için kitapta geçen nebevî bilgilerden öğrenip Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e soru soracaklardı. Onların niyet ve maksatlarını öğrenen Medîneli yahudi âlimleri kendilerine hem taktik vermiş ve hem de soracakları soruyu öğretmişlerdi “-Size söyleyeceğimiz üç şeyi O’na sorun. Eğer onlardan ikisini size haber verir, üçüncüsüyle ilgili de çok mâlumât vermezse, O gönderilmiş bir peygamberdir. Eğer hiç birine cevap vermez ya da hepsini cevaplandırırsa, yalancı biridir. Bunlar, Ashâb-ı Kehf, Zülkarneyn ve ruhtur.” Mekke’ye döndüklerinde bu konuşmaları yârenlerine aktaran Nadr ve Ukbe “-Biz sizlere Muhammed’le aramızda nihâî hükmü verecek şeylerle geldik!” dediler. Sonra da Ebû Cehil ile birlikte Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip sorularını sordular. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- “-Hakkında soru sorduğunuz bu şeyleri yarın size bildireceğim!” deyip, “İnşâallah” kelimesini zikretmedi. On beş gün vahiy gelmedi. Mekkeli müşrikler gelip gittikçe kendisiyle alay etmeye başladılar. Bu gecikme, Rasûlullah Efendimiz’e çok ağır geldi. Cenâb-ı Hak, nihayet sûrelerin en gizemlisini; hikmet, sır ve inananlara müjdeler getiren Kehf Sûresi’ni indirdi. ASHAB-I KEHF KISSASI Cenâb-ı Hak “Yoksa Sen, Bizim âyetlerimizden olan Ashâb-ı Kehf ve rakîmi mi şaşırtıcı buldun?” el-Kehf, 9 buyurarak sûreye Ashâb-ı Kehf kıssası ile başlar. Anlatılan âyetler hayret verici olsa da, bunda şaşılacak bir şey yoktur. En güzel amelleri, en şaşmaya değer alâmetleri; sonu toprak olan dünya hayatına aldanmayan, denenmiş kimseler içinden ortaya çıkarmak, Allâh’ın âdetidir. Şânı yüce olan Allah Teâlâ, yerleri, gökleri ve içinde bulunan her şeyi, bu kıssada olup bitenlerden daha hayret verici ve göz kamaştırıcı şekilde dizayn etmiş ve kendi varlık ve kudretine bir delil olarak ortaya koymuştur. Tabiî görebilen gözlere… Muhammed bin İshâk’ın nakline göre, kıssanın geçtiği dönemde insanların durumu şöyle anlatılmaktadır “İncil ehlinin işi altüst olmuş, içlerinde suçlar büyümüştü. Krallar azgınlık etmiş, putlara tapıp onlara kurbanlar kesmekteydi. Gerçek İncil’e inanan müslüman halk, inancında serbest bırakılmamış, türlü şiddet ve işkencelerle putlara tapmaya zorlanmaktaydı.” Güç, kuvvet ve mevki sahibi inançsızların ilk yaptıkları şey, nefislerini ilâh edinmek, kulluk ve ibadete yegâne lâyık olan Allâh’a inananları zor kullanarak kendilerine benzetmeye çalışmaktır. “Ashâb-ı Kehf” Mağaradaki Gençler kıssası, böyle fitne zamanlarında inananlardan beklenen duruşu, inançlarında sebat eden samimî mü’minlerin duâsına Cenâb-ı Hakk’ın mükemmel bir yardımla icâbetini anlatır. Bu zâlim krallardan biri de Rum krallarından Dakyanus’tur. Müşriklerden tayin ettiği zâbıtaları, îman edenleri takip edip gizlendikleri yerlerden çıkararak onları Dakyanus’a getirir. O da müslümanları putlara kurban kesilen mezbahalara sevk ederek putperestlikle öldürülme arasında seçim yapmaya zorlar. Dünya hayatına rağbet edip ölümden korkanlar, onun dediğini yaparlar. Ebedî hayatı tercih edenleri de parçalayıp öldürerek şehrin surlarına ve kapılarına astırır. Sıra Ashâb-ı Kehf’in şehri olan Dekinos’a gelir. Kral, askerlerine îman ehli olanların takip edilip yakalanmasını emreder. Büyük bir sürek avı başlar. İnananlar kaçıp gizlenir. Ahlâksızlığın diz boyu olduğu şehirde kralın gözüne girerek mevki bekleyen şahsiyetsizler, inananların kim olduğunu ve bulundukları yerleri ihbar ederler. Şehirde kimseye güven kalmamıştır. “Biz Sana onların kıssalarını gerçek olarak anlatacağız. Hakikaten onlar, Rablerine îman eden birkaç genç idi. Biz de onların hidayetlerini artırdık.” el-Kehf, 13 Bu duruma şahit olup çok üzülen, Allah’tan başka ilâh olmadığına kalben inanan, samimî birkaç genç yiğitten oluşan az bir topluluğa, Cenâb-ı Hak hidâyet ve kalplerini takviye etmekle dinde sebatlarını artırarak yardımda bulunur. Nitekim Yüce Allah şöyle buyurmaktadır “Hidâyet bulanlara gelince, onların hidâyetlerini artırdı ve onlara takvâlarını verdi.” Muhammed, 17 * * * Yıllarca ısrarla işlenen günahlar, tevbe ile temizlenmeyince yaşlı insanların kalplerinde inançsızlığı ve dinde gayretsizliği artırır. Gençler, daha temiz ve günahsız oldukları için îmânî konularda daha istîdatlıdırlar. Gençler, hakka daha çabuk yönelirler. O sebeple genç nesil, toplumlar için büyük ehemmiyet teşkil eder. İbn-i Kesîr tefsirinde şunları belirtir “Allâh’a ve Rasûlüne icâbet edip çağrılarını kabul edenlerin çoğunluğu genç idi. Kureyş’in yaşlıları ise dinleri üzere kalmaya devam ettiler; onlardan ancak az sayıda kimseler îman etmişti. Taberânî ve İbnü’l-Münzir, İbn-i Abbas’tan şöyle dediğini rivayet etmektedir Allah ne kadar peygamber gönderdiyse, mutlaka o genç idi. Daha sonra Yüce Allâh’ın “İbrahim adında genç bir yiğidin onları diline doladığını işitmiştik.» dediler.” el-Enbiyâ, 60 “Hani Mûsâ genç delikanlısına şöyle demişti...” el-Kehf, 60 âyetlerini okudu. Kehf ashâbı da “inanmış genç yiğitler”di. Gençlerin birbirlerine tesiri çok daha kolay olduğu için, genç için arkadaşı çok mühimdir. Dindar bir arkadaş, dîni öğrenmek ve ibadetleri edâ etmek için bulunmaz hazinedir. Bunun en büyük misâli, inançları uğruna birlikte hareket edip ölümü göze alan, Ashâb-ı Kehf’tir. Bu genç topluluğun vasıfları şöyleydi Bunlar Allâh’a îman etmişti. Allah da kalplerine sabır ve sebâtı ilham etmiş, sâlih ameli kolaylaştırmak sûretiyle îmanlarını artırmıştı. O bakımdan onlar her şeyden irtibatlarını koparıp Allâh’a yönelebilmiş, insanlardan uzaklaşabilmiş ve dünyaya rağbet göstermemişlerdi.” * * * Zorba kralın yardımcıları, bu gençleri ihbar eder. Kral, onları, hücrelerinde bastırıp huzuruna getirtir. Bu şekilde devam edemeyeceklerini söyleyip gençlerin putlara ibadet veya ölüm arasında seçim yapmalarını ister. “Oranın hükümdarı karşısında ayağa kalkarak dediler ki Bizim Rabbimiz, göklerin ve yerin Rabbidir. Biz, O’ndan başkasına ilâh deyip tapmayız, yoksa saçma sapan konuşmuş oluruz. Şu bizim kavmimiz, Allah’tan başka ilâh edindiler. Onların ilâh olduğuna dâir açık bir delil getirselerdi ya! Allâh’a karşı yalan uydurandan daha zalim kim olabilir?»” el-Kehf, 14-15 Karşısında yiğitçe ayağa kalkarak Allâh’a kulluğu bırakıp da putlara tapmayacaklarını îlan eden bu korkusuz gençlere sinirlenen kral, önemli bir iş için Ninova Şehri’ne gideceğini, geri dönünceye kadar kendilerine düşünmeleri için mühlet verdiğini söyler. Üzerlerindeki kıymetli elbiselerin soyulmasını emredip onları yanından çıkarır. Kralın tehdit edip korkuttuktan sonra durumlarını gözden geçirmeleri için onlara süre tanıması, Allâh’ın o gençlere bir lütfuydu. Rûhu’l-Beyân Tefsîri’nde Bursevî Hazretleri, gençlerin bir çobanla karşılaştıklarını, çobanın onlarla aynı inanca sahip olup “-Madem rûhen kavminizden ayrıldınız, bedenlerinizle de kavminizde ayrılın dağdaki geniş mağara demek olan kehfe sığının! Şirk ehlinden uzaklarda, tenhâ bir yerde yalnızca Allâh’a ihlâsla ibadet edin. Eğer siz böyle bir şey yapacak olursanız, Allah sizin üzerinize sizi kavminize karşı kendisiyle koruyacağı bir rahmet yayar ve işinize büyük bir kolaylık sağlar, yani kendisinden yararlanacağınız ve size kolay gelecek yollar açar.” bkz. el-Kehf, 16 diyerek gençleri “Benclüs Dağı”nda sarp bir mağaraya gizlenmeye yönlendirir. Kendisi ve çoban köpeği de onlara katılır. Gençlerin her biri, babasının evinden bir şeyler alır, bir kısmını sadaka verir, kalan kısmını da yanlarına alarak mağaraya sığınırlar. Gece gündüz namaz kılıp, Allah Teâlâ’ya inleyiş ve feryad ile duâ ederler. Nafaka işini Yemliha’ya bırakırlar. O, sabahleyin bir miskin kıyafetine girerek şehre gider, lâzım olanı alır, biraz da havâdis araştırıp arkadaşlarına döner. * * * İbn-i Kesîr buna dayanarak tefsirinde, insanlar arasında fitnelerin baş göstermesi esnâsında meşrû olan tutumun bu olduğunu, dînine zarar gelir korkusuyla, fitne ve fitnecilerden kaçmak gerektiğini söyler. Hadîs-i şerifte buyrulur “Çok zaman geçmeden sizden birinizin en hayırlı malı, dînini fitnelerden kurtarmak üzere, kaçmak maksadıyla kendileriyle birlikte dağların tepelerini ve yağmur yağan yerleri takip edeceği birkaç koyun olacaktır.” Buhârî, Ebû Dâvûd İşte böyle bir durumda insanlardan uzak kalmak meşrûdur, fakat sâir hâllerde meşrû değildir. Çünkü bu durumda cemaatlere ve Cumalara gitmek gibi önemli fırsatlar kaybolur. Hadîs-i şerifte buyrulduğu üzere “İnsanlarla oturup kalkan, onların eziyetlerine katlanan mü’min, onlarla oturup kalkmayan, eziyetlerine katlanmayan mü’minden daha faziletlidir.” Tirmizî, Kıyâmet, 55/2507 * * * Zorba kral şehre dönünceye kadar, bu şekilde mağarada kalmaya devam ederler. Kral gelir gelmez bu gençleri aratır ve babalarını yanına getirtir. Gençlerin babaları, oğullarının kendilerine isyan edip, mallarını yağma ettiklerini, çarşılarda israf edip, dağa kaçtıklarını söyleyerek özür dilerler. Durumu öğrenen Yemliha, az miktarda azık alıp yakalanmamak için hemen geri döner. Yakalanmaktan endişe eden gençler, ağlayarak secdelere kapanıp “Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve bizim için şu işimizden bir kurtuluş yolu hazırla.” el-Kehf, 10 diyerek yalvarırlar. Allah Teâlâ, onlara bir uyku verir, yatarlar, nafakaları başuçlarında uyuyakalırlar. “Bunun üzerine biz de kulaklarını tıkayarak mağarada onları yıllarca uyuttuk.” el-Kehf, 11 Hiddetlenen Dakyanus, gençlerin yerini buldurur. Gençleri uyutan Allah Teâlâ, onun gönlüne de mağaranın kapısını kapatmayı getirir. Dakyanos; açlıktan, susuzluktan ölsünler, mağaraları kabirleri olsun diye mağaranın girişinin ördürülmesini emreder. Dakyanos’un evinde îmânını gizleyen, Pendros ve Runas isimli iki mü’min vardır. Bunlar, Ashâb-ı Kehf’in isimlerini neseplerini ve kıssalarını iki kurşun levhaya yazıp bir bakır tabuta koyarak yapılan duvarın içine koymayı kararlaştırır ve yaparlar. “Ey Rasûlüm! Baksaydın Güneş’in doğduğu zaman mağaranın sağ tarafına yöneldiğini, batarken de sol taraftan onları makaslayıp geçtiğini görürdün. Onlar, mağaranın geniş bir yerinde idiler. İşte bu, Allâh’ın mûcizelerindendir. Allah kime hidâyet ederse, işte o, hakka ulaşmıştır; kimi de hidayetten mahrum ederse, artık ona doğru yolu gösterecek bir dost bulamazsın.” el-Kehf, 17 “Bir de onları mağarada görseydin uyanık sanırdın. Hâlbuki onlar uykudadırlar. Biz onları sağa-sola çevirirdik. Köpekleri de girişte ön ayaklarını ileri doğru uzatmıştı. Eğer onları görseydin, arkana bakmadan kaçardın ve için korku ile dolardı.” el-Kehf, 18 Yüce Allâh’ın onlara rahmet ve lütfunun bir tecellîsi de uyumaları esnasında Güneş’in mağaranın sağına ve soluna meyledip günün başında da sonunda da onlara değmemesiydi. Onları gören ise, onları uyanık sanırdı. Çünkü kendileri uyudukları hâlde gözleri açıktı. Köpekleri ise, onları korumak için mağaranın kapısında ön ayaklarının üzerine yatmıştı. O da onlar gibi uykudaydı. Yine Yüce Allâh’ın lütfunun bir tecellîsi de onları sağa-sola çevirmesidir. Tâ ki, yer onların etlerini yiyerek çürütmesin. Onların bu şekilde çevrilmeleri de Allâh’ın bir lütfudur. İbni Atıyye der ki “-Onlar hakkında doğru olan şu ki, Yüce Allah onları uyudukları hâllerinde muhafaza etti. Böylelikle bu, hem kendileri için, hem de başkaları için bir âyet mûcize ve belge olmuş oldu. O bakımdan ne elbiseleri eskidi, ne bir hâlleri değişti.” Sâlih ve hayırlı kimselerle arkadaşlık edip, Allah dostları ile oturup kalkmanın faydasını insan her zaman görür. Ashâb-ı Kehf’in köpeği onları bırakmayıp, onlarla birlikte olmanın bedelini, cennete onlar ile gireceği müjdesi ile alır. “Onları bir mûcize olarak uyuttuğumuz gibi, birbirlerine sorsunlar diye kendilerini uyandırdık da içlerinden bir sözcü şöyle dedi -Ne kadar durup kaldınız?» Kimi -Bir gün ya da günün bir parçası kadar kaldık.» dedi. Kimi de şöyle dedi -Ne kadar durduğunuzu, Rabbiniz daha iyi bilir. Şimdi siz birinizi, bu gümüş paranızla şehre gönderin de baksın, hangi yiyecek daha temiz ise, ondan size azık getirsin. Hem çok dikkatli davransın ve sizi kimseye sezdirmesin.» Çünkü şehir halkı, sizi ellerine geçirirlerse muhakkak sizi taşlayarak öldürürler veya kendi dinlerine çevirirler ki, o zaman siz dünyada da âhirette de aslâ kurtuluşa eremezsiniz.» “Böylece insanları onlardan haberdar kıldık ki, öldükten sonra dirilmenin hak olduğunu ve kıyamet gününden şüphe edilemeyeceğini bildirmek için, öylece şehir halkına buldurduk. Onları mağarada bulanlar, aralarında durumlarını tartışıyorlardı. Dediler ki Üstlerine bir bina kilise yapın. Bununla beraber Rableri, onları daha iyi bilir.» Sözlerinde üstün gelen mü’minler Üzerlerine muhakkak bir mescid yapacağız.» dediler.” el-Kehf, 19-21 * * * Müşriklerin, anne ve babasını, Allâh’ı inkâr etmedikleri için işkence altında öldürmelerine şâhit olup, kendisini de aynı şekilde öldüreceklerini anlayan Ammar bin Yâsir, dînini inkâra zorlandığı zaman dili ile inkâr ettiğini söylemişti. Ammar bin Yâsir’in dinden çıktığı haberini, sahâbîler Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e haber verdiler. Ammar bin Yâsir’i huzuruna çağırıp inkâr sözünü söylerken kalbinin ne durumda olduğunu soran Efendimiz’e, Ammar “-O sırada kalbim îmanla dopdoluydu.” cevabını verdi. Onun zorluk ânında takındığı bu tavır kınanmamış ve aynı durum olursa aynı şekilde davranması, “Kalbi îmanla mâmur olduğu hâlde, inkâra zorlanan hâriç” Bkz. en-Nahl, 106 âyetine binâen Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından tenbih edilmişti. Taşlanarak öldürülme gibi en zor ölüm şekli ile tehdit altında olan kimsenin bu zorlanmasının mazeret olarak kabul edilip kalbi îman dolu olduğu hâlde dili ile inkâr etmesi, dînen mahzurlu görülmeyip, cevaz verildiği halde mağaradaki gençlerin, zor şartlar altında dahî olsa küfre dönerlerse, aslâ kurtuluşa eremeyeceklerini söylemeleri dikkate şâyan bir durumdur. Bunun sebebi ise, bu yiğitlerin gâyesi, kendilerini kurtarmak değil, açık ve gizli olarak Allâh’ın rahmetini yaymaktır. Onun için ruhsat ile amel etmeyi değil, inançları uğrunda şehid edilmeyi temennî ederler. Çünkü Allah’tan çok sakınmaktadırlar. İnkâr ederek kurtuldukları zaman ise müşriklerin tesirinde kalarak tamamen îmanlarını kaybedeceklerini, inandıkları gibi yaşayamazlarsa yaşadıkları gibi inanacaklarını düşündüklerindendir. Burada, “…Eğer onlara uyarsanız muhakkak ki Allâh’a ortak koşanlar olursunuz.” el-En’âm, 121 âyet-i kerîmesinde bahsedilen tehlike söz konusudur. İnsanların tamamının kâfir olduğu bir topluluğun içinde inancı saklamak, bir müddet sonra onlar gibi olma tehlikesini de içinde taşır. Onların uyandırılmaları ise, mağarada kaldıkları süreyi bilmek ve insanları denemek içindir. Alışveriş esnasında tüccar, yıllar önce kullanılan parayı görünce, gencin hazine bulduğu zannı ile onu bırakmayıp ihbar eder. Gençle beraber mağaraya giden askerler, duvarın içine konulan kitâbeyi bularak durumu açığa çıkarırlar. Çok kısa süre uyuduklarını zanneden Ashâb-ı Kehf, üç yüz küsur sene yattıkları mağaralarından, kabirden kalkar gibi uyanıp kalktıklarını anlamış ve vaktiyle ayaklandıkları müşriklere karşı başarılı olduklarını ve isteyip umdukları Allâh’ın merhametinin bir tecellîsini görmüş ve dolayısıyla önceden îman ettikleri şekilde Allâh’ın vaadinin hak olduğunu müşâhede ile bilmişlerdir. Kavimleri ise, bu hâdiseyle Allâh’ın “öldükten sonra diriliş vaadinin gerçek olduğunu” anlamışlardır. Çünkü onların uyuyup uyandırılmaları, ölüp sonradan diriltilen kimsenin hâline benzer. Bu kadar uzun süre, onları uyutmaya ve gıdasız olarak bulundukları hâl üzere tutmaya kâdir olan Allah, elbette ölüleri diriltmeye de kâdirdir. Her şeyi anlayan gençler için gerçek ölüm zamanı gelmiştir, ruhlarını teslim ederler. İnançlı kral ve şehir halkından inananlar mağarada uyuyup orada vefat eden gençlerin kabirleri üzerine, bilinip takdir edilsinler diye mescit yaptırırlar. Böylece mescidi ziyaret edenler, Cenâb-ı Hakk’ın duâlara icâbet ettiğini, inanan kullarını zulümden kurtardığını, îmânın en büyük hazine olduğunu, en büyük dost ve yardımcının Allah olduğunu, kuvvet ve kudretinin sonsuz olup, her şeye gücünün yettiğini yakînen hissetsinler, Cenâb-ı Hak’tan ümitlerini kesmesinler. “Ashâb-ı Kehf’in sayılarında ihtilaf edenlerden bazıları Onlar, üç kişidir, dördüncüleri köpekleridir.» diyecekler. Diğer bazıları da Onlar, beş kişidir, altıncıları köpekleridir.» diyecekler. Her ikisi de bilinmeyen hakkında tahmin yürütmektir. Kimileri de Onlar, yedi kişidir; sekizincisi köpekleridir.» derler. De ki Onların sayılarını Rabbim daha iyi bilir.» Onları ancak pek azı bilir. Bu sebeple onlar hakkında bu bildirilenler dışında bir münâkaşaya girişme ve bunlar hakkında hiç kimseye de bir şey sorma! Onlar, mağaralarında üç yüz yıl kadar kaldılar ve dokuz yıl da buna ilave etmişlerdir. De ki Onların ne kadar kaldıklarını Allah daha iyi bilir.» Göklerin ve yerin gaybı O’na aittir. O ne güzel görendir! O ne mükemmel işitendir! Onların, O’ndan başka bir yardımcısı yoktur. O, kendi hükümranlığına kimseyi ortak etmez.” el-Kehf, 22-25 Ashâb-ı Kehf’in sayıları hakkında farklı farklı kanaatlerde bulunanlar, bunu zanları ile yapmaktadır. Çok az kişi onların sayısını bilir. Kesin bilgi, Cenâb-ı Hakk’a aittir. Bu hususta kitap ehli ile tartışmak yersiz olup, Cenâb-ı Allah ne bildirdi ise onu söylemek yeterlidir. İbn-i Abbâs der ki “-Ben Yüce Allâh’ın istisna ettiği az kimselerden birisiyim. Onlar yedi kişi idiler.” İbn-i Cerîr de Atâ’dan İbn-i Abbâs’ın “-Onların sayısı yedi idi.” dediğini rivayet etmektedir. Ancak burada önemli olan bu insanların sayılarını bilmek değildir, önemli olan kıssadan ibret almaktır. Yusuf Hemedânî Hazretleri devamlı “Rabbim, Sana itaat etmem ve Sana kulluk etmem için bana yardım et.” diye duâ eder ve bu şekilde duâ etmelerini müritlerine tavsiye ederlerdi. Allâh’ın yardım ettiği kişiler, Ashâb-ı Kehf gibi sebat ve kurtuluşa ererler. “Şüphesiz göklerin ve yerin hükümranlığı yalnız Allâh’ındır. O, diriltir ve öldürür. Sizin için Allah’tan başka ne bir dost, ne de bir yardımcı vardır.” et-Tevbe, 116 Yüce Allah kime hidayet bulma tevfîkini ihsân eder ve hakka götürecek şekilde ona yol gösterir, sevdiği ve râzı olacağı şeylere ulaşma başarısını ihsan ederse, o kimse, Ashâb-ı Kehf gibi doğru yola iletilen ve dünyada da âhirette de en büyük nasibe mazhar olan bir kimse olur. Samimî bir duâya icâbet edip, mağara gençlerini 309 yıl yemeden-içmeden besleyip koruyan, kendilerinden sonra bütün inananlara kıssalarını anlatıp kıyamete kadar unutturmayan, kullarından sağlam bir duruş ile kendisine güvenmelerini isteyen, bunu gördüğü zaman kullarının bütün işlerini üzerine alarak onların vekîli, kefîli tek yardımcısı olan Rabbimizin şânı ne yücedir. Zekeriya Paygamber’in duâsında buyurduğu gibi “…Sana yaptığım duâlarda cevapsız bırakılarak hiç mahrum olmadım.” Meryem, 4 Dipnot Bu yazının hazırlanmasında Kurtubî’nin, el-Câmiu’l-Ahkâmü’l-Kur’ân Tefsirinden, İsmail Hakkı Bursevî’nin, Rûhu’l-Beyân Tefsiri’nden, İbn-i Kesîr Tefsiri’nden istifade edilmiştir. Kaynak Fatma Hâle Sağım, Şebnem Dergisi, Sayı 179 İslam ve İhsan
Bu mesaj 'en iyi cevap' seçilmiştir. Alıntı Misafir adlı kullanıcıdan alıntı isimler nerede göremiyorum???? Alıntı Misafir adlı kullanıcıdan alıntı ashabı keyfin isimleri nelerdir yada yedi uyurlar Alıntı Misafir adlı kullanıcıdan alıntı lütfen bana ashabı keyh'in isimlerini büyük bir şekilde yazarak gönderirmisiniz Yedi Uyurlar veya Yedi Uyuyanlar, Kur'an'da Ashab-ı Kehf, Eshâb-ı Kehf Arapça أهل الكهف. hem İslam'dan hem de Hristiyanlık'ta var olan bir KehfGeleneksel anlamda hikayeye göre Ashab-ı Kehf denilen gençler, bugün yeri konusunda çeşitli rivayetler bulunan Efsus şehrinde yaşıyorlardı. Bunlardan altısı sarayda görevli, hükümdara yakın kimselerdi ve hükümdarın müşavere heyetindeydiler. Onun sağında ve solunda bulunurlardı. Sağındakiler Yemliha, Mekselina ve Mislina idi. Bunlara “Ashab-ı yemin” denmiştir. Hükümdarın solunda bulunanlar ise, Mernuş, Debernuş ve Şazenuş'tur. Bunlara da “Ashab-ı yesar” denmiştir. Hükümdarın Roma imparatorlarından Dimityanus veya Dokyanus olduğu düşünülmektedir. Kesin olan şey imparatorun putperest olduğudur. Putperestliği kabul etmeyen az sayıdaki insanları yakalatıp öldürtmüştü. Hükümdar bir ihbar üzerine saraydaki putperest olmayan gençlerin durumlarını öğrendi. Onları çağırıp tehdit etti, onlar inançlarından ayrılmak istemediler, aksine Dokyanus’u inançlarına davet ettiler. Hükümdar onların eski günlerine dönmeleri için zaman tanıdı. Gençlerde inançlarını korumak için şehre yakın bir dağ yönüne gittiler. Yolda giderken Kefeştetayyuş ismindeki bir çoban onların inancına katıldı ve yedincileri oldu. Çobanın köpeği Kıtmir de onlara katılıp, arkalarından takip etti. Dağa yaklaştıklarında çobanın gösterdiği bir mağaraya girdiler. Mağarada dua ederek merhamet dilediler. İslam dininin kutsal kitabı Kur'an'daki Kehf suresinin 13. ayetinde bu kişilerin duaları belirtilir. Hikayenin devamına göre hükümdar, Efsûs’a gelip, onları sorar. Kaçtıklarını haber alıp saklandıkları mağrayı öğrenince adamlarıyla mağaraya gider ve mağaranın ağzını onları öldürmek maksadıyla kapattırır. İnanca göre gençler ölmez, yüzyıllar boyunca uyumaya devam ederler. Sonunda ise ilahi bir şekilde uyandırırlar. Ne kadar süre kaldıkları tam olarak bilinmemekle birlikte Kehf suresinde bu süreyi 309 sene olarak belirtir. Ashab-ı Kehf uyandıklarında geçmiş olan zamanında farkında olmadıkları belirtilir. Uykudan kalkmaları, birbirleriyle konuşmaları ve içlerinden birini şehre göndermeleri Kur'an'da geçer. Bunlar şehre gidip yiyecek getirecek kimsenin Yemliha’nın elbise değiştirerek halini kimseye bildirmeden gidip gelmesini uygun görürler. Yemliha, bunu kabul edip şehre geldiğinde çok değişmiş bir şehir bulur. Farklı yorumları mevcut olan bir hadiseyle bu kişi geçen zamanın farkına varır ve o zamanın hükümdarının yanına götürülür. İnanca göre bu hükümdar gençlerin dinindendir. Başlarından geçenleri hükümdara anlatır. Daha sonra gidip arkadaşlarına haber verir. Daha sonra tekrar hepsi uykuya dalarlar. Bazıları sahabelerden Ali'nin, Ashab-ı Kehf’e gittiklerini ve Ashab-ı Kehf'in uykudan uyanıp onları gördüklerini ileri sürmüştür. Ayrıca bu söylenceye İslam dininin son peygamberi Muhammed’e iman ettiklerini bildirip ve selâm gönderip dua istedikleri de eklenir. Bunların dışında bazı kişiler Ashab-ı Kehf'in Mehdi geldiğinde uyanıp ona katılacağını ileri sürmüştür. Yine de bu iddiaların, veya hikâyede genelde geçen isim, yer, zaman ve bazı olayların gerçek temelleri tartışmalıdır. Kur'an'da ise bu yorumlara dair hiçbir şey yoktur.
Error 522 Ray ID 73851ab2c950b8c7 • 2022-08-10 015504 UTC AmsterdamCloudflare Working What happened? The initial connection between Cloudflare's network and the origin web server timed out. As a result, the web page can not be displayed. What can I do? If you're a visitor of this website Please try again in a few minutes. If you're the owner of this website Contact your hosting provider letting them know your web server is not completing requests. An Error 522 means that the request was able to connect to your web server, but that the request didn't finish. The most likely cause is that something on your server is hogging resources. Additional troubleshooting information here. Cloudflare Ray ID 73851ab2c950b8c7 • Your IP • Performance & security by Cloudflare
Ashab-ı Kehf’in İsimlerinin Havassı Yemliha* Mekselina* Mernuş* Debernuş* Şazenuş* Mislina* Kefeştatıyuş* Kıtmir*Ashab-ı Kehf’in isimlerinin havassı hususunda alimler şunları söylemişlerdir..Rızkın celbini isteyenler Ashab-ı Kehf’in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır..Yüksek bir mevkiyi talep eden kimse yine Ashab-ı Kehf’in isimlerini üzerinde taşımalı ve Ashab-ı Kehf duasına devam etmelidir..Okuyup üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur..Sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yazılıp yatağına asılırsa bi iznillah bu hastalıktan emin olurlar..Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar..Ümmü Sıbyan hastalığı olanlar yanlarında bu isimler temiz bir suya okunup içilmelidir..Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez..Ashab-ı Kehf duası budurAllahümme inni es’elüke bi islami yemliha ve rağbetihi ve bi imani mekselina ve kurbetihi ve bi tevhıydi mernuş ve hıdmetihi ve bi ma’rifeti debernuş ve uzletihi ve bi şehadeti şazenuş ve rivayetihi ve bi ıhlası mislina ve müvafakatihi ve bi iştiyaki kefeştatıyuş ve ı’tikadihi ve bi vefai kıtmir ve hımayetihi en takdıye haceti ya kadıyel hacati ve ya mücibed deavat* Ve sallellahü ala seyyidina muhammedin ve alihi ve sahbihi ecmeıyn*Ashab-ı Kehf’e, bazılarınca Ashab-ı Rakîm de denir ki, Kehf sûresinin baş tarafı bu kişilerden bahsetmektedir. Âyet, mealen Efendimiz’e hitap sadedinde şöyle demektedir“Sen, Ashab-ı Kehf ve Rakîm’i bizim âyetlerimizden hayret edilecek bir şey mi zannediyorsun?” Kehf, 18/9 Bu âyetten başlayarak, Kur’ân-ı Kerim, 26. âyete kadar bize Ashab-ı Kehf’in serencâmesini anlatır; anlatır ama Ashab-ı Kehf’in sayıları hakkında net bir bilgi vermez. Zira âyette çeşitli insanların değişik görüşleriyle bazı rakamlar söyledikleri nakledilmekte, ancak bunlardan hangisinin isabetli olduğu söylenmemekte ve adetleri ile alakalı bilgi doğrudan doğruya Cenab-ı Hakk’ın ilmine havale alakalı âyette onlar hakkında şöyle denir “İnsanların kimi, “Onlar, üç kişi, dördüncüsü de köpekleri idi.” diyecekler. Bazıları da, “Beş kişi, altıncısı köpekleri idi.” diyecekler. Bunların hepsi gayb hakkında tahmin yürütmekten başka bir şey değildir. Kimileri de, Onlar yedi kişi olup sekizincisi köpekleri idi.’ derler. De ki Onların sayısını ancak Rabbim bilir.’” Kehf, 18/22– Rızkın celbini isteyenler Ashâb-ı Kehf’in isimlerini yazıp üzerinde taşımalıdır. Tabii usûlüne uygun ve hürmete halel gelmeyecek şekilde şekilde olmalıdır. Yoksa bu taşımaktan fayda yerine zarar görebilir. – Ziraatın verimli olması için kağıda yazıp bir dal ucuna takarak tarlaya gömülür.– Yüksek bir makam-mevki talep eden kimse, yine Ashâb-ı Kehf’in isimlerini üzerinde taşımalı ve aşağıda yazılı olan Ashâb-ı Kehf duasına devam etmelidir.– Bu duayı okuyup isimlerini üzerinde taşıyan kimse her türlü korkudan emin olur. – Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıp sebepsiz yere ağlayan bebeklerin yatağına asılırsa bi iznillah sükûnet bulurlar.– Sıtma tutan kimseler yanlarında bu isimleri taşısalar şifa bulurlar.– Ümmü Sıbyan hastalığı olanlar yanlarında taşımalıdırlar. – Ayrıca bu isimler temiz bir suya okunup şifa için içilebilir. – Evde asılı olsa bi iznillah o eve hırsız girmez, yangından emin olur. [Fevaid-i Osmaniyye]Ashâb-ı Kehf’in adı bereket duası olan “Karınca duası” içinde de zikredilmektedir. Karınca duası çok müşterinin gelmesi için dükkanlara ve iş yerlerine asılmaktadır. Nitekim Kayseri Bedesteni’nin güney yan bölümünde açılan kapının üzerinde Ashâb-ı Kehf’in isimleri yazılıdır. Ashâb-ı Kehf’in uyudukları mağara halk tarafından evlenme, çocuk sahibi olma, bir hastalıktan kurtulma ve bazı dileklerin gerçekleşmesi veya sadece sevap kazanmak amacıyla Allah rızası için Ramazan ayında çokça ziyaret edilmektedir. Diğer zamanlarda da halk burayı sık sık ziyaret ederek Ashâb-ı Kehf’e olan saygısını ve sevgisini gelmişken onu karınca duasını da ekleyelim 🙂Karına Duası Bismillahirrahmanirrahiym“Allahümme ya rabbi ve cebraile ve mikaile ve israfile ve azraile ve ibrahime ve ismaile ve ishaka ve ya’kube ve münzile’l-berekati ve münzilet-Tevrati ve’z-Zeburi ve’l-İncili ve’l-Furkani ve la havle ve la kuvvete illa billahi’l aliyyi’ ilahe illallahü’l- Melikü’l-Hakku’ rasulullahi sadiku’l vadi’l-Emin ya rabbi ya rabbi ya hayyu ya kayyumu ya ze’l-celali ve’ ya rabbe’l-Arşi’ yerzükaniy rızkan halalen tayyiben birahmetike ya erhamer Mernuş, Debernuş, Misliyna, Mekseliyna,Şazenuş, Kefeştatıyyuş, Kıtmir”–alıntı–
ashabı kehf isimleri uyku için