cash. Son Düzenleme Ağu 19, 2020Doğum borçlanması ile kadınlar SGK borçlanması yaparak daha erken emekli olma hakkı elde edebilmekte. Çocuk borçlanması için başvuru yaptığınızda borçlanma hesaplaması talepte bulunduğunuz tarihte geçerli olan borçlanma tutarları üzerinden yapılıyor. Borçlanma tutarları ise asgari ücretin brüt tutarı esas alınarak hesap yazımızda SGK doğum borçlanması başvurusu, ödenecek günlük en düşük borçlanma tutarları ve sgk çocuk borçlanması hakkında tüm sorularınızın cevabını borçlanması nedir ?Kadın sigortalıya/bağkurluya ilk olarak sigorta, staj, bağkur başlangıç tarihinden sonra doğan 3 çocuğa kadar hizmet borçlanması yaparak bu hizmetlerin SGK hizmetinden saydırılması işlemi olarak doğum borçlanması nasıl yapılır ?Borçlanma başvurusu ssk ve bağkur için son çalışmanın olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu’na yapılabilirken memurlar ise kendi kurumları aracılığı ile ya da direk olarak Kamu Görevlileri Daire Başkanlığı/Ankara adresine başvurularını yapabilmekte. Başvuru işlemi iki şekilde yapılabilmekte. Birincisi form ile başvuru diğeri ise e-devletten doğum borçlanması başvurusu nasıl yapılır ?Başvurunuzu e devlet sistemi üzerinden online olarak kolayca yapabilirsiniz. E devlet sisteminde;SSK doğum borçlanması başvurusunu SGK-4a Doğum Borçlanması Başvurusu menüsünden ya da ssk doğum borçlanması başvurusu bağlantısını kullanarak,Bağkur borçlanma başvurusunu 4b Doğum Borçlanması Başvurusu menüsünden ya da 4b bağkur doğum borçlanması başvurusu bağlantısını kullanarak,Son çalışma emekli sandığı ise emekli sandığı doğum borçlanması başvuru ve takibi ise 4c emekli sandığı doğum borçlanması başvurusu bağlantısı aracılığı ile borçlanması formu nasıl doldurulur ?Borçlanma başvurusu yapmanın bir diğer yolu ise formla formunu buradan indirebilirsiniz ⇒ sgk doğum borçlanması başvuru formu eksiksiz doldurup imzaladıktan sonra sadece kimlik fotokopinizi ekleyerek elden ya da posta yolu ile son çalışmanızın olduğu Sosyal Güvenlik Kurumu’na borçlanması için gerekli evraklar nelerdir ?Sosyal Güvenlik Kurumu artık tüm bilgilere elektronik ortamda erişim sağlayabildiğinden borçlanma başvuru formu ve kimlik fotokopisi haricinde bir evrak talep edilmemekte. Eğer başvurunuzu e devlet üzerinden yaptıysanız bu belgeleri de ibraz etmeniz borçlanması şartları nelerdir 2020Kadın çalışanlar her çocuk için 720 güne kadar ve toplamda 2160 güne kadar borçlanma yapabilmekte. Borçlanma hakkı bağkurlulara da verilmiştir. Borçlanma yapabilmek için temel şart çocuğun SGK tescil tarihinden sonra doğmuş olması ve doğum tarihinden sonraki 24 aylık süre içerisinde anne adına prim ödenmemiş olması. Eğer 24 aylık süre içerisinde prim ödenen dönemler varsa bunlar borçlanılacak gün sayısından öncesi doğum borçlanması 2020Yukarıda şartlar kısmında da belirttiğimiz üzere sigorta/bağkur öncesi doğan çocuklar için kadın sigortalının doğum borçlanması hakkı bulunmamakta. Şu an için bu konuda bir düzenleme yapılmış değil. Eğer bir gelişme olursa sayfamızdan ayrıca duyurusu borçlanması için kredi veren bankalar 2020Sosyal Güvenlik Kurumu ile borçlanma kredisi imzalamış banka bulunmamaktadır. Siz varsa maaş bankanızdan ya da hesabınızın olduğu bankadan kredi başvuru yapabilirsiniz. Kredinin onaylanıp onaylanmayacağı ise tamamen sizin banka profilinize ve bankanın kampanyasına bağlı. Eğer banka uygun görürse krediyi kullandırır. İnternetten araştırma yaparak en uygun kredi faizi olan bankaya başvurmanızı borçlanması hesaplama 2020Yukarıda da bahsettiğimiz gibi borçlanma için ödenecek en düşük tutar brüt asgari ücretin günlük tutarı esas alınarak yapılmakta. En düşük borçlanma tutarı brüt asgari ücretin günlük tutarının %32’si iken en yüksek ise bunun 7,5 katıdır. Eğer yüksek emekli maaşı almak isterseniz taban tutarın 7,5 katına kadar borçlanma tutarını yükseltebilir ve maaşınızı olumlu yönde etkilemesini borçlanması ne kadar 202001 Ocak 2020 tarihinden itibaren borçlanma başvurusu yapacaklar için günlük en düşük borçlanma tutarı 31,39 TL’ye, en yüksek ise 235,42 lira çoçuk doğum borçlanması ne kadar 2020İki çocuk için maksimum 1440 güne kadar borçlanma yapılabilir. 1440 gün için ödenecek en düşük tutar 2020’de TL öncesi doğum borçlanması Yargıtay KararıNormal şartlarda sigorta öncesinde doğan çocuklar için doğum borçlanması hakkı bulunmamakta. Okurlarımız bununla ilgili Yargıtay kararlarını bize sormakta. Ancak bu yönde verilmiş örnek bir karar maalesef bulunmamakta. Zaten böyle bir karar verilse diğer herkes için de emsal teşkil borçlanması hakkındaki tüm sorularınızı yorum kısmından sorabilirsiniz. Doğum borçlanması nedir ?2020 doğum borçlanması nasıl yapılır ?E-devletten doğum borçlanması başvurusu nasıl yapılır ?Doğum borçlanması formu nasıl doldurulur ?Doğum borçlanması için gerekli evraklar nelerdir ?Doğum borçlanması şartları nelerdir 2020Sigorta öncesi doğum borçlanması 2020Doğum borçlanması için kredi veren bankalar 2020Doğum borçlanması hesaplama 2020Çocuk borçlanması ne kadar 20202 çoçuk doğum borçlanması ne kadar 2020Sigortalılık öncesi doğum borçlanması Yargıtay Kararı Mesaj 1 Doğum borçlanması yargıtay kararı Yargıtay Dairesi Esas 2009/8312 Karar 2010/2516 nolu karar YARGITAY Dairesi Esas 2009/8312 Karar 2010/2516 Karar Tarihi Doğum borçlanması isteminin kabulü ve yaşlılık aylığı bağlanması istemi - ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının yaptığı doğumlar için borçlanabilecek olması ÖZET Somut olayda, ilk kez 506 sayılı Kanun kapsamında tarihinde zorunlu sigortalı olduğu anlaşılan davacının, ve tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarının dışında, başkaca bir şart aranmaksızın borçlanma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. Yapılacak değerlendirmede, zorunlu sigortalı olarak tescil edildikten sonra ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının, ilk doğumdan ikinci doğuma kadar geçen süre ile ikinci doğum için borçlanabileceği iki yıllık sürenin toplamı kadar geçen süreyi borçlanabileceği gözetilmelidir. 5510 S. K. m. 41, 108 2925 S. K. m. 39 2926 S. K. Ek m. 3 1479 S. K. Ek m. 9 506 S. K. m. 60 5754 S. K. m. 67 YHGK. T. 2006/10-367 E. 2006/386 K. Dava Dava, davacının iki çocuğundan dolayı, 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi gereğince, doğuma dayalı borçlanma yapabilmesi ve dava tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir. Mahkemece, düzenlemenin yürürlüğünden önceki vakıalara uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ebru Pakin Akın tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Karar Uyuşmazlık, öncelikle 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi ile hukukumuzda ilk kez düzenlenen ve kısaca olarak nitelendirilebilecek borçlanma hakkının, bu düzenlemenin yürürlük tarihinden önceki doğum olaylarına uygulanıp uygulanmayacağı, doğum sırasında aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı noktalarında toplanmaktadır. 5510 sayılı Kanunun, başlıklı, 41/1-a maddesinde; Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların; Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının a bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,... kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır...> hükmü düzenlenmiştir. Kural olarak her kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların geriye yürümemeleridir. Ancak sosyal güvenlik hukukunun özel ve kamusal niteliği itibarıyla ve 5510 sayılı Kanunda, anılan hükümle getirilen, sigortalıların lehine olan bu borçlanma hakkının, Kanunun yürürlüğünden önceki doğum olaylarına uygulanmasını engelleyen bir düzenlemenin olmadığı gözetildiğinde, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana gelmiş doğum olaylarına da uygulanabileceğini kabul etmek gereklidir. Zira maddi hukukun her zaman, hayatın değişen sosyal akışı içinde gelişen tüm olayları ve ayrıntıları kurallaştırma gücüne sahip olmadığını da dikkate alıp, çıkarlar dengesi ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlü bulunan yargı organları, sigortalıların lehine hükümler içeren düzenlemelerin yürürlüğe girdiği durumlarda, kanun koyucunun amacını da göz önünde bulundurarak, söze oranla öze üstünlük tanıyan bir yorumla sonuca varmalıdır. Doğuma dayalı borçlanma hakkından yararlanabilmek için doğum sırasında aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı hususunda ise, geçmişte hizmet akdine dayalı olarak zorunlu sigortalılık tescilinin yapılmış olması, bu haktan yararlanabilmesi için yeterli sayılmalıdır. Kadının fiziksel yapısı, doğurganlık işlevi, aile yükümlülükleri ile çalışma yaşamındaki konumu yanında, doğum borçlanmasıyla amaçlanan sonucun tam olarak elde edilebilmesi için, bu tip borçlanmalarda aranan doğum öncesi sigortalılık, herhangi bir süre sınırına tabi tutulmamalıdır. Konuyla ilgili olarak 5510 sayılı Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı Kanuna ilişkin TBMM alt komisyon raporunda bu değişiklik hakkında, Ücretsiz doğum ya da analık izin sürelerinin de borçlanılacak sürelerden sayıldığı, bu sürelerde kadın çalışanların doğum ve çocuk bakımı gibi özel bir durum nedeniyle izin kullandığı, bunun sonucunda doğum yapan kadının sosyal güvenlik alanındaki bir hakkı kullanmasından dolayı emeklilikle ilgili sürelerini tamamlamak için ortaya çıkan bir maliyete katlanmak zorunda kalacağı, oysa çocuk bakımının aynı zamanda toplumsal olarak devletin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk olduğu... görüşlerine yer verilmiştir. Bu yaklaşım, cinsiyeti sebebiyle sosyal güvenlik şemsiyesinde farklı muamele görmesi gereken ve başta yaşlılık aylığı olmak üzere çeşitli sosyal güvenlik hakları yönünden de bu şekilde değerlendirilen kadınlar için karşı cinsle eşitliği sağlayıcı bir bakış açısı getirecektir. Böylelikle, prim yatırma imkanı bulunamadığı halde yasa koyucunun çeşitli saiklerle sigortalılık imkanı sunmak ve prim süresine eklemek istediği bu gibi dönemlerin telafisine yönelik getirilen borçlanma müessesesinin amacı da gerçekleşmiş olacaktır. Aksine bir yorum, kanunda bu yönde bir sınırlamanın olmadığı da gözetildiğinde, sosyal güvenlik hakkına aykırılık oluşturacaktır. Hukuk Genel Kurulunun gün ve 10-367/386 sayılı kararında da vurgulandığı üzere sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal güvenlik, insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenliğin varoluş koşulu, diğer bir ifadeyle, olmazsa olmazıdır. Önemli olan yön, sosyal güvenlik kavramına, işlevsel olarak temel bir insanlık hakkı görünümü yaratmaktır. Doğuma dayalı borçlanma talep tarihinde sigortalı olmanın gerekip gerekmeyeceği noktasında ise Kanun koyucunun bahis konusu düzenlemede, doğuma dayalı borçlanma hakkını verdiği kişinin borçlanma talep tarihinde sigortalı olmasını gerekli gören bir ifadeye yer vermediği ve bu düzenlemeye göre sigortalı olanların yanında, hak sahiplerinin de, yazılı talepte bulunmaları halinde borçlanabilecekleri dikkate alındığında, böyle bir şartın var olmadığı belirgindir. Somut olayda, ilk kez 506 sayılı Kanun kapsamında tarihinde zorunlu sigortalı olduğu anlaşılan davacının, ve tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarının dışında, başkaca bir şart aranmaksızın borçlanma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. Yapılacak değerlendirmede, zorunlu sigortalı olarak tescil edildikten sonra ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının, ilk doğumdan ikinci doğuma kadar geçen süre ile ikinci doğum için borçlanabileceği iki yıllık sürenin toplamı kadar geçen süreyi borçlanabileceği gözetilmelidir. Mahkemece, anılan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır. Sonuç Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, günü oybirliği ile karar verildi. Yerel Mahkeme ilamı SAMSUN 2. İŞ MAHKEMESİ ESAS NO 2008/546 KARAR NO 2009/86 Taraflar arasındaki davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili duruşmalarda tekrarladığı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 03/03/1987 ile 21/03/1988 tarihleri arasında iki kez doğum yaptığını ve çocuklarında halen sağ olduğunu, 5510 sayılı yasada, doğum yapan sigortalılara doğum tarihinden sonraki iki yıllık süre için borçlanma imkanı verildiğini, borçlanma yapılabilmesi için doğum sırasında aktif sigortalı olma parti olmadığını, resmi olarak kuruma bildirilmiş sigorta başlangıç süresinden önceki tarihlere ilişkin, 5510 sayılı yasa gereğince, doğuma dayalı borçlanma yapılabileceği ve böyle bir borçlanmanın yapılabilmesi durumunda sigorta başlangıç süresinin resmi olarak kuruma bildirilmiş başlangıç süresinden, borçlanılan süre kadar geriye gideceği düzenlenmiş olduğunu ve bu sebeple, müvekkilinin 03/03/1987 ile 20/03/1988 ve 21/03/1988 ile 21/03/1990 tarihleri arasında, 5510 sayılı kanun 41/1-a maddesi gereğince davalı kuruma borçlanma talebinde bulunduklarını ve taleplerinin haksız olarak red ettiklerini söyleyerek, müvekkilinin, 03/03/1987 ile 20/03/1988 ve 21/03/1988 ile 21/03/1990 tarihleri arasında, 5510 sayılı yasanın 41/1-a maddesi gereğince doğuma dayalı olarak borçlanma yapılmasına ve borçlanma neticesinde hak sahibi olacağı hizmetleri dikkate alınarak, dava tarihinden itibaren, yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; doğuma dayalı olarak borçlanma yapma hakkı ilk kez 5510 sayılı kanunla getirildiğini, mülga sosyal güvenlik kanunlarında böyle bir hakka yer verilmediğini, kanunlar yürürlüğe girdikleri tarihle, yürürlükten kalktıkları tarih arasında meydana gelen olaylara uygulanır, kanun yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen olaylara uygulanmaz. Bu nedenle, tarihinden önceki süreler için SSK'lı sigortalı kadının doğum tarihinden sonraki iki yıllık süreyi borçlanması söz konusu olmayacağını ve ayrıca hükmünü amir olduğunu söyleyerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dosya içine celp edilen ve ibraz edilen davacıya ait, SSK kayıtları, hizmet listesi nüfus aile kayıt tablosu, 5510 sayılı kanunun 41. maddesi kapsamındaki borçlanma talebi ile kurum cevabı yazılan incelenmiştir. Tüm dosyanın incelenmesinden, taraflar arasındaki ihtilafın, yürürlük tarihi öncesindeki doğumlarda da, 5510 sayılı kanunun 41/1-a maddesindeki doğuma dayalı borçlanma imkanının kabulü gerekip gerekmediği meselesidir. Hukukumuzda ve Sosyal Güvenlik ilkelerine göre sigortalı lehine olan hükümlerin uygulanması kabul edilmekte ise de, geçmişe yönelik ve isteğe bağlı borçlanma olarak, mülga 2925 sayılı kanun 39., 2926 sayılı kanunun ek md 3., 1479 sayılı kanun ek md 9 ile 506 sayılı SSK'nın 60/son maddelerinde, sadece askerlik, askeri öğrencilik ve istisnaen geçici sürelerle ev kadını belirli yaş altındakilere sağlanmış iken, 17/04/2008 tarihli 5754 sayılı kanun 67. maddesi ile, 5510 sayılı kanun, 108. maddesince, ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmesi de düzenlenen, 41/1-a fıkra maddesinde, fazladan doğum yapan sigortalılara da doğum tarihinden sonraki iki yılık süre için borçlanma imkanı sağlanarak sigortalı lehine kanuni düzenlemede bulunulmuştur. Ancak söz konusu kanuni düzenleme ile açıkça önceki vakalara ve geçmişe yönelik uygulama belirtilmediği gibi, aynı süre için farklı düzenleme olmayıp açıkça Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiş kanuna göre, hak ve külfetlerin düzenlenmesi söz konusudur. İptal edilerek külfeti kaldırılmış değil, yeniden düzenlenmiş borçlanmaya ilişkin hükmünde, geriye yönelik olaylara uygulanmaması gerektiği ve bu sebeple açılan davanın reddi gerektiği, kanaat ve kararı varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM Yukarda yazılı gerekçelerle 1- Davanın reddine, 2- Peşin yatırılan harcın mahsubu ile bakiye 1, maktu ret karar harcın, davacıdan alınarak hazine irat kaydına, 3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Duruşmada kendisini vekille temsil etmesi sebebiyle yürürlükteki asgari ücret tarifesince takdir edilen, 575,00TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, yasal yollar açık olmak üzere karar verildi. Usulen okunup açıklandı. Arif SAĞLAM/Çalışma Dünyası Muhasebe ve Mevzuat Grubu Hüseyin Ust Mevzuat Forumu Facebook Sayfası Kişisel Blog Sayfam Günlerdir kamuoyunda SGK'nın kadınlara doğum borçlanmasını kolaylaştırma düzenlemesi olarak sunduğu uygulamanın yargı kararı sonrasında şekillendiğini söyleyen Avukat Ali Onar iki çocuk annesi müvekkilinin doğum yaptığı yılları borçlanmak istemesinin SGK tarafından reddedilmesi üzerine açtıkları davayı kazandıklarını, 300 gün şartı ve doğum öncesinde sigortalı olma şartlarının kaldırılması nedeniyle SGK'nın bu tebliği yayımladığını bildirdi. SGK'nın doğum borçlanması müjdesi olarak sunduğu uygulamanın mimarı ANKA'ya konuştu. Avukat Ali Onar, günlerdir kamuoyunda SGK'nın kadınlara doğum borçlanmasını kolaylaştırma düzenlemesi olarak sunduğu uygulamanın yargı kararı sonrasında şekillendiğini söyledi. -SGK ÖNCE REDDETTİ, MAHKEME KARARINDAN SONRA TEBLİĞ ÇIKARDI-İki çocuk annesi Seviç Kahraman, doğum yaptığı yılları borçlanmak istemiyle SGK İzmir İl Müdürlüğü'ne başvurdu. Ancak 1987 ve 1993 yıllarında doğum yaptığı ve hamilelik sürecinde çalışmaması nedeniyle ilk doğumdan dolayı borçlanma isteğini o tarihte sigortalı dahi olmamasından, ikinci doğumuna yönelik borçlanma talebi de "işten ayrıldıktan sonraki 300 gün içerisinde doğum gerçekleşmediği" gerekçesiyle reddedildi. Avukat Ali Onar, erkeklerin askerlikte geçirdikleri günlerle ilgili sigortalı olup olmadıklarına bakılmaksızın borçlanabildiğini belirterek, anayasanın eşitlik ilkesine göre kadınların da doğum yaptığı için çalışamadığı sürelerle ilgili olarak borçlanma hakkı verilmesini istediklerini söyledi. Ancak SGK, başvuruyu genelgeleri dayanak göstererek reddetti. -"DEVLET ERKEĞE ASKERLİK; DOĞA KADINA DOĞURGANLIK VERİYOR"- Avukat Ali Onar, daha önceden üst mahkemelerin kısmi olarak kadın doğum borçlanması için kısmi kabuller verdiğini anımsatarak, ancak bu kabullerin 300 gün şartına ilişkin olduğunu ifade etti. Avukat Onar sözlerini şöyle sürdürdü "Kadınlar doğum borçlanması için sigortalı olmadan önce doğum yaptıysa ve daha sonra sigortalı olduysa doğum borçlanması yapabilir. Kazandığımız mahkeme kararıyla 300 gün şartının da kanunda öngörülmediği ortaya çıktı. 17 Hazıran'da davanın sonuçlanmasından sonra SGK önce 1 Temmuz 2010 tarihinde 300 gün şartını tebliğ ile değiştirdi. En son da bu genelgeyi yayımlıyor. Devlet erkeğe bir görev veriyor. Erkek bu vasıflara sahipse askerlik yapabiliyor. Bu devletin vermiş olduğu bir görev; aynı durum kadın için de geçerli eğer yeterli vasıflara; doğurganlığa sahipse, doğanın verdiği görevi de kadın yerine getiriyor. Dolayısıyla kadın ve erkek arasında bu şekilde bir ayrım yapılması erkeğe bu hak verilirken, kadına verilmemesi Anayasa'nın eşitlik ilkesine aykırı. Sosyal Güvenlik Kanunu'ndaki 41. madde de sigortalılığın doğum öncesi ya da doğum sonrası olacağına dair bir hüküm yok. Bunu genelgeyle yapmışlar. 300 şartı ve sigortalılık şartı getirmişler. Mahkeme de bunu geçersiz saydı." -"MAHKEME KARARINDAN SONRA SGK KENDİ YAPIYOR GİBİ KARAR ÇIKARTTI"- Avukat Ali Onar, "Sosyal Sigortalar sanki kendileri yapıyor gibi bir lütufta bulunuyor gibi bir karar çıkarttı" diyerek, işin aslının hiç de öyle olmadığını söyledi. Avukat Onar, "İşin aslı davayı çok aleni bir şekilde kaybedilince önce bir tebliğ çıkarttılar. Şimdi de genelge çıkartıyorlar" dedi. Davaya ilişkin bilirkişi raporunda da doğum borçlanmasının sigortalılık başlangıç tarihinden sonrası için yapılacağına dair bir hüküm bulunmadığı gibi sigortalı olarak çalıştığı işten ayrıldıktan sonra 300 gün içinde doğum yapılması şartını öngören bir hükümünde bulunmadığı belirtildi. -YASA ŞÖYLEYDİ- 5510 sayılı kanunun 41. maddesi a bendi, "Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4. maddenin a bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri, talepte bulunmaları halinde, borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartıyla borçlandırılmalarına" şeklinde düzenlendi. -1 TEMMUZ TARİHİNDE YÜRÜRLÜĞE GİREN TEBLİĞ- Mahkeme kararının ardından 1 Temmuz'da Resmi Gazete'de yayımlanan Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul ve Esasları hakkındaki tebliğ ile borçlanma kapsamında olan süreler ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreler, borçlanma kapsamında değerlendirildi. Mahkeme kararının oluşturduğu içtihat nedeniyle SGK konuya ilişkin bir de genelge hazırlığı yapıyor.ANKA ME/ÖMR Haberler Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekili, 5510 sayılı Kanunun 41. maddesinin hizmet akdiyle çalışırken doğum nedeniyle işten ayrılan veya çalışamayan sigortalılar için çalışılmadan geçirilen sürelerin borçlanma ile hizmet olarak değerlendirilmesi amacıyla getirildiğini belirterek davanın reddini savunmuştur. Yerel mahkemece, 5510 sayılı Kanunun 41. maddesinde borçlanma talebinde bulunan kadının talep tarihinde sigortalı olması koşulunun yer aldığı ancak doğum tarihinden önce sigortalı olması gerektiğine ilişkin bir ibare olmadığı, amaç bu olsa idi madde metninde açıkça bu hususun belirtilmesinin mümkün olduğu, ayrıca maddede yer alan “borçlanılan gün kadar geriye götürülme” ifadesinin sigortalılık öncesi dönemlerin borçlanılma imkanını açıkça gösterdiği gerekçesiyle davacının borçlanma talebinin her doğum için altı ay olmak üzere davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Taraf vekillerinin temyizi üzerine karar Özel Dairece yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulmuş, yerel mahkeme önceki gerekçesini tekrarlamak suretiyle ilk kararda direnmiştir. Direnme kararı taraf vekillerince temyiz edilmektedir. I-Davacı vekilinin temyizi yönünden yapılan incelemede; Yerel mahkemece verilen kısmen kabul kararına karşı davacı vekili tarafından yapılan temyiz itirazları Özel Dairece reddedildiğinden, davacının direnme kararını temyizde hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu nedenle davacı vekilinin temyiz dilekçesinin reddine karar verilmelidir. II-Davalı Sosyal Güvenlik Kurumu vekilinin temyizine gelince; Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, doğuma dayalı borçlanma hakkının sigortalılık başlangıç tarihinden önceki doğumlar yönünden de kullanılıp kullanılamayacağı, diğer bir ifade ile borçlanma hakkı için doğum öncesinde sigortalı olmasının gerekli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Davanın yasal dayanağı tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar Ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun tarih 5754 sayılı Kanunun 67. maddesi ile Değişik 41/1-a maddesidir. 5510 sayılı Kanunun, “Sigortalıların borçlanabileceği süreler” başlıklı, 41. maddesinde “… Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların; aDeğişik 17/4/2008-5754/67 md. Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının a bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri, bEr veya erbaş olarak silâh altında veya yedek subay okulunda geçen süreleri, c4 üncü maddenin birinci fıkrasının c bendi kapsamında olanların, personel mevzuatına göre aylıksız izin süreleri, dSigortalı olmaksızın doktora öğrenimi veya tıpta uzmanlık için yurt içinde veya yurt dışında geçirdikleri normal doktora veya uzmanlık öğrenim süreleri, eSigortalı olmaksızın avukatlık stajını yapanların normal staj süreleri, fSigortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri, gGrev ve lokavtta geçen süreleri 17/4/2008 tarihli ve 5754 sayılı Kanunun 67 nci maddesiyle; bu arada yer alan “ve Kurumca kabul edilecek sektörel veya genel ekonomik kriz dönemlerinde işvereni tarafından ücretsiz izinli sayılanların, her yıl için 3 ayı geçmemek üzere bu süreleri” ibaresi yürürlükten kaldırılmıştır., hHekimlerin fahrî asistanlıkta geçen süreleri, ıSeçim kanunları gereğince görevlerinden istifa edenlerin, istifa ettikleri tarih ile seçimin yapıldığı tarihi takip eden ay başına kadar açıkta geçirdikleri süreleri, iEk 13/2/2011-6111/30 md. Bu bendin yürürlüğe girdiği tarihten sonraki sürelere ilişkin olmak üzere, 4857 sayılı Kanuna göre kısmi süreli iş sözleşmesi ile çalışan sigortalıların, kısmi süreli çalıştıkları aylara ait eksik süreleri, kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32’si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır. Ek cümle 13/2/2011-6111/30 md. i bendi kapsamında borçlanılacak sürelere ilişkin genel sağlık sigortası primlerinin ödenmiş olması halinde, genel sağlık sigortası primi ödenmiş bu sürelere ilişkin borçlanma tutarı % 20 oranı üzerinden hesaplanır. Bir ay içinde ödenmeyen borçlanmalar için ise yeni başvuru şartı aranır. Primi ödenmeyen borçlanma süreleri hizmetten sayılmaz. Borçlanma sürelerinin ne şekilde belgeleneceğini belirlemeye Kurum yetkilidir. Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür. Sigortalılık borçlanması ile aylık bağlanmasına hak kazanılması durumunda, ilgililere borcun ödendiği tarihi takip eden ay başından itibaren aylık bağlanır. Borçlanılan süreler, uzun vadeli sigorta ve genel sağlık sigortası bakımından; aBirinci fıkranın a, b, d, e, f, g ve h bentleri gereği borçlananlar, borçlandığı tarihteki 4 üncü maddenin birinci fıkrasının ilgili bendine göre, bDeğişik 13/2/2011-6111/30 md. Birinci fıkranın c ve ı bentleri gereği borçlananlar, 4 üncü maddenin birinci fıkrasının c bendine, i bendine göre borçlananlar ise 4 üncü maddenin birinci fıkrasının a bendine göre, sigortalılık süresi olarak değerlendirilir…” hükmü yer almaktadır. Bilindiği üzere hizmet borçlanması, prim ödemeden geçen sürelere ait primleri sonradan ödemek suretiyle, bu süreleri prim ödeme gün sayısına ve bazen de sigortalılık süresine ekleme olanağı veren bir sosyal sigorta işlemidir. 5510 sayılı Kanunun 41. maddesi ile sosyal güvenlik mevzuatımızda daha önce var olan yurtdışı hizmet borçlanması, askerlik borçlanması ile grev ve lokavtta geçen sürelerin borçlanılması haklarına ek olarak getirilen yeni borçlanma haklarından biri de doğuma dayalı borçlanma hakkıdır. Doğuma dayalı borçlanma hakkı 5510 sayılı Kanunun ilk şeklinde öngörülmemişken 5754 sayılı Kanunla yapılan değişiklik ile maddeye eklenmiştir 26870. Konuya ilişkin olarak ikincil mevzuata kısaca bakıldığında hizmet borçlanması işlemlerinin usul ve esasları hakkında önce tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından tebliğ yayınlandığı ve bunu gün ve 2008/111 sayılı Genelge’nin takip ettiği; bu arada tarihinde yayımlanan Sosyal Sigortalar İşlemleri Hakkında Yönetmelikte konu ile ilgili düzenlemelere yer verilmiş ise de anılan yönetmeliğin halen yürürlükte bulunan ve tarihinde yayımlanan yönetmelik ile yürürlükten kaldırıldığı; öte yandan Kurumca tarihinde Hizmet Borçlanma İşlemlerinin Usul Ve Esasları Hakkında bir tebliğ yayımlanarak, gün ve 2010/106 sayılı Genelge ile 2008/111 sayılı Genelge’de değişiklikler yapıldığı görülmektedir. 5510 sayılı Kanunun 41/1, a maddesi metninde 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesi kapsamına giren kadın sigortalılara doğuma dayalı borçlanma hakkı tanınmıştır. Buna göre 5510 sayılı Kanunun 4/1-a bendi kapsamındaki sigortalılar doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri borçlanabileceklerdir. 5510 sayılı Kanunun 41/1, a düzenlemesinde, “a” bendinin ilk kısmında yer verilen borçlanma imkanı, çalışırken ücretsiz doğum ya da analık izni kullanılan sürelere ilişkindir ki bu doğal olarak daha önce sigortalı olmayı gerektirir. Aynı bendin ikinci kısmındaki borçlanma imkanı ise doğrudan ve sadece 4/1, a kapsamındaki sigortalı kadına tanınmış ve borçlanacağı süre doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmayacağı süre olarak tanımlanmıştır. Dolayısıyla bu imkandan yararlanabilmek için de, geçmişte hizmet akdine dayalı olarak zorunlu sigortalılık tescilinin yapılmış olması gerekli sayılmalıdır. Anılan maddede yer verilen borçlanma imkanının, doğrudan ve açıkça sadece 4/1, a maddesi kapsamındaki sigortalılara tanınmış olması, borçlanma talebinde bulunanın doğum tarihinden önce 4/1-a bendi kapsamında çalışması olgusunun arandığını; bunun da doğal olarak doğumdan önce sigortalı olmayı gerektirdiği açıktır. Öte yandan maddenin ancak sigortalı olarak çalışan kadın tarafından kullanılabilecek olan ücretsiz doğum ya da analık izni sürelerine ilişkin olması ve borçlanılacak sürenin doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmayacağı süre olarak tanımlanması da, bu imkandan yararlanabilmek için doğum öncesi çalışıyor olmanın, yani sigortalılığın zorunlu olduğunu göstermektedir. Konuyla ilgili olarak 5510 sayılı Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı Kanuna ilişkin TBMM alt komisyon raporunda bu değişiklik hakkında, ücretsiz doğum ya da analık izin sürelerinin de borçlanılabilecek sürelerden sayıldığı, bu sürelerde kadın çalışanların doğum ve çocuk bakımı gibi özel bir durum nedeniyle izin kullandığı, bunun sonucunda doğum yapan kadının sosyal güvenlik alanındaki bu hakkı kullanmasından dolayı emeklilikle ilgili sürelerini tamamlamak için ortaya çıkan bir maliyete katlanmak zorunda kalacağı, oysa çocuk bakımının aynı zamanda toplumsal olarak Devletin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk olduğu… görüşlerine yer verilmiştir. Böylelikle prim yatırma imkanı bulunamadığı halde yasa koyucunun çeşitli saiklerle sigortalılık imkanı sunmak ve prim süresine eklemek istediği bu gibi dönemlerin telafisine yönelik getirilen borçlanma müessesesinin amacı da gerçekleşmiş olacaktır. Görüldüğü üzere, maddenin amacının doğum yapan kadının çalışamadığı dönemde uzun vadeli sigorta kolları yönünden mağduriyetini gidermek olduğu, “sigortalı kadının” ifadesi ile doğum yapılan dönemde, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a bendi kapsamında sigorta kadına çalışamadığı ve prim ödeyemediği sürenin borçlanılması imkanı getirilmek suretiyle madde gerekçesindeki amacın gerçekleştirildiği görülmektedir. Kanun koyucu tarafından bu amaca uygun olarak 41/1-a bendinde doğum borçlanması yapılabilmesi için ön koşul olarak 4/1-a bendi kapsamında sigortalı kadın olması şartının öngörüldüğü, diğer bentlerde ise böyle bir ön koşula yer verilmediği, dolayısıyla kanun koyucunun doğum borçlanmasına ilişkin bentte iradesini “sigortalı olma” ön koşulunu açıkça koyduğu anlaşılmaktadır. Yapılan açıklamaların ışığında 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi uyarınca doğum nedeniyle çalışma hayatından bir süre ayrı kalan kadın sigortalılara önceden tescil edilmiş olmak koşuluyla borçlanma hakkı tanınmış olup, doğum nedeniyle çalışılmayan iki yıllık sürenin borçlanılması olanağının sadece 4/1, a kapsamında sigortalı kadına tanınmış olması karşısında sigortalı olarak tescil tarihinden önce gerçekleşen doğumlar nedeniyle borçlanma yapılamayacaktır. Yeri gelmişken 5510 sayılı Kanunun 41. maddesinin 4. fıkrasında yer alan “Bu Kanuna göre tespit edilen sigortalılığın başlangıç tarihinden önceki süreler için borçlandırılma halinde, sigortalılığın başlangıç tarihi, borçlandırılan gün sayısı kadar geriye götürülür” hükmünün, sigortalılık öncesi doğumlar yönünden borçlanma imkanına işaret edip etmediği de irdelenmelidir. Öncelikle anılan fıkranın maddede yer alan tüm borçlanma halleri için uygulanması mümkün değildir, zira fıkra yalnızca sigortalılık öncesini ilgilendiren bir grup borçlanma imkanına yönelik olup, maddenin b ve c bentlerinde yer verilen iki durumda olduğu gibi, doğrudan sigortalılık öncesine ilişkin borçlanma hallerinde uygulanması ve dikkate alınması mümkündür. Ayrıca yasanın açıkça sigortalılık sonrası olması gerektiğini düzenlediği borçlanma imkanları da bulunmaktadır ki, f bendinde yer alan sigortalı iken herhangi bir suçtan tutuklanan veya gözaltına alınanlardan bu suçtan dolayı beraat edenlerin tutuklulukta veya gözaltında geçen süreleri ve g bendindeki grev ve lokavtta geçen süreler bunun açık örneği durumundadır. Bu halde de anılan fıkranın uygulanma imkanının bulunmadığı, dolayısıyla borçlanma halinin sigortalılık başlangıç tarihini geriye götürmesine ilişkin fıkranın maddede düzenlenen her borçlanma halinde uygulanmak üzere düzenlenmediği açıktır. Belirtildiği gibi bu düzenleme, borçlanma imkanlarının tümüne değil, sigortalılık öncesine ilişkin olanlarına yöneliktir ve 4/1-a bendi kapsamında çalışma ve hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmamanın ön şart olarak arandığı doğum borçlanmasına uygulanma kabiliyeti bulunmamaktadır. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, 5510 sayılı Kanunun 4/1-a maddesine yapılan atfın Kanunun 4/1-b ve c bentlerine tabi olan sigortalıların borçlanma hakkı olmadığının belirtilmesi amacıyla yapıldığı, aksi düşünce halinde kanun koyucunun “çalışıyorken” veya benzeri ifadelere madde metninde yer vermesi gerektiği ve sigortalılık başlangıç tarihinin geriye yürütülmesine imkan tanınması karşısında doğum tarihinden önce sigortalı olma şartına maddede yer verilmediğine ilişkin görüşler ifade edilmiş ise de çoğunluk tarafından yukarıda açıklanan gerekçelerle bu görüşe itibar edilmemiştir. Yeri gelmişken belirtilmelidir ki, borçlanma talep tarihinde 4/1, a bendi kapsamında tescil edilmiş olmanın yeterli sayılması, doğum öncesi sigortalılık ön şartının aranmaması durumunda, kanun koyucunun bu olanağı sadece a’lılara tanımış olmasının bir anlamı kalmayacaktır. Zira böyle bir durumda hükmün çok kolay bir şekilde dolanılması, çalışma öncesi doğum sürelerini borçlanmak isteyenlerin çok kısa süreler için a bendi kapsamında tescil olunarak borçlanma yolunun tüm sigortalılara açılması mümkün hale gelecektir. Sonuç olarak, a bendi kapsamında tescil edilmişken yapılan doğumlar nedeniyle çalışılmayan iki yıllık sürelerin –diğer koşulların varlığı halinde- borçlanılabileceği, tescil edilmeden gerçekleşen doğumlar nedeniyle borçlanma yapılamayacağı kabul edilmelidir Öğr. Gör. Dr. E. Özkaraca, Legal İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Hukuku Dergisi, 26/2010, s. 523 vd. Somut olay yukarıda açıklanan ilkeler ışığında değerlendirildiğinde, ilk kez 506 sayılı Kanun kapsamında tarihinde zorunlu sigortalı olduğu anlaşılan davacının, ve tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle doğum borçlanması yapamayacağı göz önünde tutulmaksızın yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması isabetsizdir. Açıklanan nedenlerle, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır. S O N U Ç 1-I numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyizde hukuki yararı bulunmadığından temyiz dilekçesinin REDDİNE, 2-Yukarıda II numaralı bentte açıklanan nedenlerle davalı SGK vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında ve yukarıda gösterilen nedenlerden dolayı 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, gününde, oyçokluğu ile karar verildi. YARGITAY Hukuk Genel Kurulu Y A R G I T A Y İ L A M I Yazı dolaşımı Doğum borçlanması yargıtay kararı aşağıdadır Yargıtay Dairesi Esas 2009/8312 Karar 2010/2516 nolu karar YARGITAY Dairesi Esas 2009/8312 Karar 2010/2516 Karar Tarihi Doğum borçlanması isteminin kabulü ve yaşlılık aylığı bağlanması istemi – ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının yaptığı doğumlar için borçlanabilecek olması ÖZET Somut olayda, ilk kez 506 sayılı Kanun kapsamında tarihinde zorunlu sigortalı olduğu anlaşılan davacının, ve tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarının dışında, başkaca bir şart aranmaksızın borçlanma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. Yapılacak değerlendirmede, zorunlu sigortalı olarak tescil edildikten sonra ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının, ilk doğumdan ikinci doğuma kadar geçen süre ile ikinci doğum için borçlanabileceği iki yıllık sürenin toplamı kadar geçen süreyi borçlanabileceği gözetilmelidir. 5510 S. K. m. 41, 108 2925 S. K. m. 39 2926 S. K. Ek m. 3 1479 S. K. Ek m. 9 506 S. K. m. 60 5754 S. K. m. 67 YHGK. T. 2006/10-367 E. 2006/386 K. Dava Dava, davacının iki çocuğundan dolayı, 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi gereğince, doğuma dayalı borçlanma yapabilmesi ve dava tarihi itibariyle yaşlılık aylığı bağlanması istemine ilişkindir. Mahkemece, düzenlemenin yürürlüğünden önceki vakıalara uygulanamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi Ebru Pakin Akın tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi. Karar Uyuşmazlık, öncelikle 5510 sayılı Kanunun 41/1-a maddesi ile hukukumuzda ilk kez düzenlenen ve kısaca olarak nitelendirilebilecek borçlanma hakkının, bu düzenlemenin yürürlük tarihinden önceki doğum olaylarına uygulanıp uygulanmayacağı, doğum sırasında aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı noktalarında toplanmaktadır. 5510 sayılı Kanunun, başlıklı, 41/1-a maddesinde; Bu Kanuna göre sigortalı sayılanların; Kanunları gereği verilen ücretsiz doğum ya da analık izni süreleri ile 4 üncü maddenin birinci fıkrasının a bendi kapsamındaki sigortalı kadının, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartıyla talepte bulunulan süreleri,… kendilerinin veya hak sahiplerinin yazılı talepte bulunmaları ve talep tarihinde 82 nci maddeye göre belirlenen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32’si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına sayılır…> hükmü düzenlenmiştir. Kural olarak her kanun, yürürlüğe girdiği tarihten itibaren derhal hukuksal sonuçlarını doğurmaya başlar ve bu tarihten sonra meydana gelen olaylara ve ilişkilere uygulanır. Bu kuralın doğal sonucu da, kanunların geriye yürümemeleridir. Ancak sosyal güvenlik hukukunun özel ve kamusal niteliği itibarıyla ve 5510 sayılı Kanunda, anılan hükümle getirilen, sigortalıların lehine olan bu borçlanma hakkının, Kanunun yürürlüğünden önceki doğum olaylarına uygulanmasını engelleyen bir düzenlemenin olmadığı gözetildiğinde, 5510 sayılı Kanunun yürürlük tarihinden önce meydana gelmiş doğum olaylarına da uygulanabileceğini kabul etmek gereklidir. Zira maddi hukukun her zaman, hayatın değişen sosyal akışı içinde gelişen tüm olayları ve ayrıntıları kurallaştırma gücüne sahip olmadığını da dikkate alıp, çıkarlar dengesi ve adalet duygularını gözeterek toplumun gereksinmelerini karşılamakla yükümlü bulunan yargı organları, sigortalıların lehine hükümler içeren düzenlemelerin yürürlüğe girdiği durumlarda, kanun koyucunun amacını da göz önünde bulundurarak, söze oranla öze üstünlük tanıyan bir yorumla sonuca varmalıdır. Doğuma dayalı borçlanma hakkından yararlanabilmek için doğum sırasında aktif sigortalı olma şartının aranıp aranmayacağı hususunda ise, geçmişte hizmet akdine dayalı olarak zorunlu sigortalılık tescilinin yapılmış olması, bu haktan yararlanabilmesi için yeterli sayılmalıdır. Kadının fiziksel yapısı, doğurganlık işlevi, aile yükümlülükleri ile çalışma yaşamındaki konumu yanında, doğum borçlanmasıyla amaçlanan sonucun tam olarak elde edilebilmesi için, bu tip borçlanmalarda aranan doğum öncesi sigortalılık, herhangi bir süre sınırına tabi tutulmamalıdır. Konuyla ilgili olarak 5510 sayılı Kanunda değişiklik yapan 5754 sayılı Kanuna ilişkin TBMM alt komisyon raporunda bu değişiklik hakkında, Ücretsiz doğum ya da analık izin sürelerinin de borçlanılacak sürelerden sayıldığı, bu sürelerde kadın çalışanların doğum ve çocuk bakımı gibi özel bir durum nedeniyle izin kullandığı, bunun sonucunda doğum yapan kadının sosyal güvenlik alanındaki bir hakkı kullanmasından dolayı emeklilikle ilgili sürelerini tamamlamak için ortaya çıkan bir maliyete katlanmak zorunda kalacağı, oysa çocuk bakımının aynı zamanda toplumsal olarak devletin de üstlenmesi gereken bir sorumluluk olduğu… görüşlerine yer verilmiştir. Bu yaklaşım, cinsiyeti sebebiyle sosyal güvenlik şemsiyesinde farklı muamele görmesi gereken ve başta yaşlılık aylığı olmak üzere çeşitli sosyal güvenlik hakları yönünden de bu şekilde değerlendirilen kadınlar için karşı cinsle eşitliği sağlayıcı bir bakış açısı getirecektir. Böylelikle, prim yatırma imkanı bulunamadığı halde yasa koyucunun çeşitli saiklerle sigortalılık imkanı sunmak ve prim süresine eklemek istediği bu gibi dönemlerin telafisine yönelik getirilen borçlanma müessesesinin amacı da gerçekleşmiş olacaktır. Aksine bir yorum, kanunda bu yönde bir sınırlamanın olmadığı da gözetildiğinde, sosyal güvenlik hakkına aykırılık oluşturacaktır. Hukuk Genel Kurulunun gün ve 10-367/386 sayılı kararında da vurgulandığı üzere sosyal güvenlik, sosyal hukuk devleti tanımı içerisinde yer alan ve bu ilkeyi oluşturan temel kavramlardan birisidir. Sosyal güvenlik alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal hukuk devleti anlayışına uygun olması zorunludur. Sosyal güvenlik, insanlığın en derin gereksiniminin bir sonucudur. Bu gereksinim, bireyin karşılaşacağı ve yaşamı için tehlike oluşturan olaylara karşı bir güvence arayışının ürünüdür. Tehlikeye ve yoksulluğa düşen birey için asgari bir güvence sağlamak, sosyal güvenliğin varoluş koşulu, diğer bir ifadeyle, olmazsa olmazıdır. Önemli olan yön, sosyal güvenlik kavramına, işlevsel olarak temel bir insanlık hakkı görünümü yaratmaktır. Doğuma dayalı borçlanma talep tarihinde sigortalı olmanın gerekip gerekmeyeceği noktasında ise Kanun koyucunun bahis konusu düzenlemede, doğuma dayalı borçlanma hakkını verdiği kişinin borçlanma talep tarihinde sigortalı olmasını gerekli gören bir ifadeye yer vermediği ve bu düzenlemeye göre sigortalı olanların yanında, hak sahiplerinin de, yazılı talepte bulunmaları halinde borçlanabilecekleri dikkate alındığında, böyle bir şartın var olmadığı belirgindir. Somut olayda, ilk kez 506 sayılı Kanun kapsamında tarihinde zorunlu sigortalı olduğu anlaşılan davacının, ve tarihlerinde gerçekleştirdiği doğumlar sebebiyle, ancak doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla, hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve çocuğunun yaşaması şartlarının dışında, başkaca bir şart aranmaksızın borçlanma hakkına sahip olduğu kabul edilmelidir. Yapılacak değerlendirmede, zorunlu sigortalı olarak tescil edildikten sonra ilk doğumu yapan ve iki yıllık süre dolmadan ve tekrar çalışmaya başlamadan ikinci doğumu yapan kadın sigortalının, ilk doğumdan ikinci doğuma kadar geçen süre ile ikinci doğum için borçlanabileceği iki yıllık sürenin toplamı kadar geçen süreyi borçlanabileceği gözetilmelidir. Mahkemece, anılan maddi ve hukuki olgular göz önünde tutulmaksızın eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve sair yönler incelenmeksizin hüküm bozulmalıdır. Sonuç Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, günü oybirliği ile karar verildi. Yerel Mahkeme ilamı SAMSUN 2. İŞ MAHKEMESİ ESAS NO 2008/546 KARAR NO 2009/86 Taraflar arasındaki davanın mahkememizde yapılan açık yargılaması sonunda; GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ Davacı vekili duruşmalarda tekrarladığı dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin, 03/03/1987 ile 21/03/1988 tarihleri arasında iki kez doğum yaptığını ve çocuklarında halen sağ olduğunu, 5510 sayılı yasada, doğum yapan sigortalılara doğum tarihinden sonraki iki yıllık süre için borçlanma imkanı verildiğini, borçlanma yapılabilmesi için doğum sırasında aktif sigortalı olma parti olmadığını, resmi olarak kuruma bildirilmiş sigorta başlangıç süresinden önceki tarihlere ilişkin, 5510 sayılı yasa gereğince, doğuma dayalı borçlanma yapılabileceği ve böyle bir borçlanmanın yapılabilmesi durumunda sigorta başlangıç süresinin resmi olarak kuruma bildirilmiş başlangıç süresinden, borçlanılan süre kadar geriye gideceği düzenlenmiş olduğunu ve bu sebeple, müvekkilinin 03/03/1987 ile 20/03/1988 ve 21/03/1988 ile 21/03/1990 tarihleri arasında, 5510 sayılı kanun 41/1-a maddesi gereğince davalı kuruma borçlanma talebinde bulunduklarını ve taleplerinin haksız olarak red ettiklerini söyleyerek, müvekkilinin, 03/03/1987 ile 20/03/1988 ve 21/03/1988 ile 21/03/1990 tarihleri arasında, 5510 sayılı yasanın 41/1-a maddesi gereğince doğuma dayalı olarak borçlanma yapılmasına ve borçlanma neticesinde hak sahibi olacağı hizmetleri dikkate alınarak, dava tarihinden itibaren, yaşlılık aylığı bağlanmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili savunmasında özetle; doğuma dayalı olarak borçlanma yapma hakkı ilk kez 5510 sayılı kanunla getirildiğini, mülga sosyal güvenlik kanunlarında böyle bir hakka yer verilmediğini, kanunlar yürürlüğe girdikleri tarihle, yürürlükten kalktıkları tarih arasında meydana gelen olaylara uygulanır, kanun yürürlüğe girmesinden önce meydana gelen olaylara uygulanmaz. Bu nedenle, tarihinden önceki süreler için SSK’lı sigortalı kadının doğum tarihinden sonraki iki yıllık süreyi borçlanması söz konusu olmayacağını ve ayrıca hükmünü amir olduğunu söyleyerek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece, dosya içine celp edilen ve ibraz edilen davacıya ait, SSK kayıtları, hizmet listesi nüfus aile kayıt tablosu, 5510 sayılı kanunun 41. maddesi kapsamındaki borçlanma talebi ile kurum cevabı yazılan incelenmiştir. Tüm dosyanın incelenmesinden, taraflar arasındaki ihtilafın, yürürlük tarihi öncesindeki doğumlarda da, 5510 sayılı kanunun 41/1-a maddesindeki doğuma dayalı borçlanma imkanının kabulü gerekip gerekmediği meselesidir. Hukukumuzda ve Sosyal Güvenlik ilkelerine göre sigortalı lehine olan hükümlerin uygulanması kabul edilmekte ise de, geçmişe yönelik ve isteğe bağlı borçlanma olarak, mülga 2925 sayılı kanun 39., 2926 sayılı kanunun ek md 3., 1479 sayılı kanun ek md 9 ile 506 sayılı SSK’nın 60/son maddelerinde, sadece askerlik, askeri öğrencilik ve istisnaen geçici sürelerle ev kadını belirli yaş altındakilere sağlanmış iken, 17/04/2008 tarihli 5754 sayılı kanun 67. maddesi ile, 5510 sayılı kanun, 108. maddesince, ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmesi de düzenlenen, 41/1-a fıkra maddesinde, fazladan doğum yapan sigortalılara da doğum tarihinden sonraki iki yılık süre için borçlanma imkanı sağlanarak sigortalı lehine kanuni düzenlemede bulunulmuştur. Ancak söz konusu kanuni düzenleme ile açıkça önceki vakalara ve geçmişe yönelik uygulama belirtilmediği gibi, aynı süre için farklı düzenleme olmayıp açıkça Ekim 2008 tarihinde yürürlüğe girmiş kanuna göre, hak ve külfetlerin düzenlenmesi söz konusudur. İptal edilerek külfeti kaldırılmış değil, yeniden düzenlenmiş borçlanmaya ilişkin hükmünde, geriye yönelik olaylara uygulanmaması gerektiği ve bu sebeple açılan davanın reddi gerektiği, kanaat ve kararı varılarak aşağıdaki hüküm kurulmuştur. HÜKÜM Yukarda yazılı gerekçelerle 1- Davanın reddine, 2- Peşin yatırılan harcın mahsubu ile bakiye 1, maktu ret karar harcın, davacıdan alınarak hazine irat kaydına, 3- Davacı tarafça yapılan yargılama giderinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4- Duruşmada kendisini vekille temsil etmesi sebebiyle yürürlükteki asgari ücret tarifesince takdir edilen, 575,00TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, Davacı vekili ile davalı vekilinin yüzüne karşı, yasal yollar açık olmak üzere karar verildi. Usulen okunup açıklandı. NotKarar Kaynaktan direk alınmamış olup bilumum kaynaklarda aşağıdaki kaynak belirtilmektedir. KAYNAK Av. Nurten ÇETİNKAYA – Av. Fevzi Cem ŞENOCAK Sinerji Mevzuat ve İçtihat Programları

sigortalılık öncesi doğum borçlanması yargıtay kararı