Bubağlamda İbn Sina da tıpkı Platon’da olduğu gibi kötülüğü metafiziksel, fiziki ve ahlaki olarak tasnif eder. Bu tasniften ilki olan metafiziksel kötülükte anahtar kavram inayet kavramıdır ve bu kavram İbn Sina’nın sudur anlayışıyla direkt bir ilişkiye sahiptir. Ona göre evrende mutlak anlamda bir kötülük yoktur. 2 Amaç grup özelliğini bilerek ona göre beslenme ile dengeyi sağlamaktır. 3- Yaş ilerledikçe özellikle kadınlarda sovdavilik artar. Buna göre beslenme ile bu denge korunabilir. 4- Konserve ürünleri sovdaviliği artırdığı için kullanımı pek tavsiye edilmez. 5- Spor yapılması her grup için önemlidir. İbni Sina, besinlerin sıralı ve aralıklı alınması hususunu çok önemser. Bulut, kan gruplarına göre beslenme ilminde şu örneği veriyor: "Mizaçlar açısından 0 (sıfır) ve B Giriş İnsanoğlu her zaman ve devirde sağlıklı beslenme ve ideal kiloda kalma konusunda kafaya yormuştur ve yormaya da devam etmektedir. Bu konularda onlarca, yüzlerce belki de binlerce reçete sunulmuştur ve sunulmaya da devam edilmektedir. Ancak her ne hikmetse, Kaynağı Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i Seniyye [yani Peygamber Efendimiz’in (sav) sözleri, fiilleri ve hâli] olan Türklerde Bilim. Türk bilginler bütün dünya tarafından tanınmış ve eserleri yüzyıllarca bilime rehberlik etmiştir. Bu Türk bilginlerinin en ünlüleri Farabi, Birunî ve İbni Sina’dır. Büyük bir Türk bilgini olan İbni Sina’nın tıp alanında yazdığı kitaplar Avrupa’da yüzyıllarca okutulmuş, yine bir Türk bilgini cash. Giriş29 Mart 2012 1234 Güncelleme11 Ağustos 2022 Mizaca göre beslenme obeziteyi önler Beslenmesğn 5 N 1 K’sı Kişilerin Niçin, Neleri, Ne kadar, Nasıl ve Ne zaman tüketeceğini iyi bilmesi... Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, ülkemizde ve dünyada en büyük sağlık sorunlarından birisi haline gelen obezite ile mücadele kapsamında bir toplantı düzenledi. SDKM Kültür Merkezi’nde gerçekleşen toplantıya Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zekeriya Özak, Kocaeli Valisi Ercan Topaca’nın eşi Sevim Topaca, İzmit Kaymakamı Sabit Kaya, “Can boğazdan çıkar” adlı kitabın yazarı Edebiyatçı, Araştırmacı, Yazar Mehmet Ali Bulut ve Metabolik Diyetisyen Uzm. Dr. Zekeriya Gür’ün katıldığı toplantıda sağlıklı beslenme ile alakalı fazla bilinmeyen gerçekler anlatıldı. çok sayıda konuk katıldı. Toplantının açılış konuşmasını yapan Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Zekeriya Özak, Türkiye’de 20 milyon vatandaşımızın obezite tehdidi altında yaşadığını ifade ederek yapılan araştırmalarda Kocaeli’de de öğrencilerin %12,1’inde obeziteye rastlandığını aktardı. Yine araştırmalarda Avrupa'nın en obez ülkeleri arasında Türkiye’nin de olduğunu hatırlatan Başkan Vekili Özak, çocukluk çağı ve erişkin obezitesinin ülkemizde süratle yayıldığını kaydetti. “Can boğazdan çıkar” kitabı ile büyük ilgi gören Edebiyatçı, Araştırmacı, Yazar Mehmet Ali Bulut ise konuşmasında mizaca göre beslenmenin insanların sağlıklı beslenmesinde çok önemli roller taşıdığını ifade etti. Bu konuyu bir örnekle anlatan Bulut” Amerikalı bir doktor aynı hastalığa yakalanan hastalarına aynı menüyü vermiş. Aynı kan gruplarına ait olanların kötüleştiğini fark etmiş. Kan gruplarının kendine göre bir mizacı var. Her insanın nasıl kanı, DNA’sı ve parmak izi kendine özel ise sindirim sistemi ve kanı da tekildir. Mizacına yanı kan grubuna göre insanın besinler tüketmesi sağlıklı olmasını sağlar” dedi. Kan hücresinin insanın kimliği olduğunu belirten Bulut,” 0 kan grubunun lahana, karnabahar, kuru fasülye, baklagillerin iyi gelmediğini, Deniz ürünleri, kırmızı et, ıspanak, brokolinin faydalı olduğunu ifade etti. A gurubunun vejeteryan olduğunu, süt ürünlerini ve fasülyeyi asgari kullanmaları gerektiğini belirterek, zeytinyağı, keten tohumu, sebze, roka, tere, ıspanak ve ananasın yararlı olduğunu ifade etti. Bulut tüm kan gruplarına özel besin gruplarını sayarak, “Biz ölmeden cenneti yaşamak için yediklerimize dikkat etmemiz gerek” dedi. Metabolik Diyetisyen Uzm. Dr. Zekeriya Gür ise beslenmenin 5 N 1 K’sının Kişilerin Niçin, Neleri, Ne kadar, Nasıl ve Ne zaman tüketeceğini iyi bilmesi gerektiğini aktardı. Vücudun ihtiyacı kadar gıdayı kabul ettiğini fazlasını ise depoladığını ifade eden Gür, ”Bu bir bitkiyi sulamaya benzer. Su bitkilerin hayat kaynağıdır. Almazsa da solar, alırsa da kurur. Bunun için bu dengeyi sağlamak gerekir” dedi. İnsanın karbonhidrata ihtiyacı olduğunu belirten Bulut, ”Karbonhidrat enerji verir. Fakat glisenik yükü düşük olması lazım. Yoksa insülin yüksekliği ortaya çıkar. Yağ da vücuda çok gereklidir. Fakat trans yağlar insanın sağlığını bozar” şeklinde konuştu. Uzm. Dr. Zekeriya Gür, ”Günde 3 öğün yemek yiyin, yemeğe proteinle başlayın, her öğün tek protein tüketin, tek çeşit meyve yiyin, sonra yemek yemeyin ve en az 2 litre su için” dedi. "Günaydın!" demek lazım ama demeyeceğim. Çünkü Dr. Mehmet Öz, yine de bu memlekette birçok şeyi göze alarak beslenme konusunda dürüst ve ilkeli davran insanlardan biri. İlaç sanayiinin emrinde çalışmıyor. İnsanların sağlığını, kurumların çıkarından üstün tutuyor. Dr. Küçükusta gibi… O yüzden "Günaydın Mehmet bey!" demiyorum. "İyi ki meseleye el attınız Mehmet bey!" diyorum. Çünkü gıda ve beslenme, artık bu ülkede bir "milli güvenlik sorunu" haline gelmiş bulunuyor! Ben yıllarca bana dayatılan, daha doğrusu ilaç baronlarının sürekli sağmal ineği olmam için üçtaşa bağlanın bir hasta idim. Doktora gittiğim her seferinde işittiğim şuydu "Tansiyonun var şu ilacı kullan. Migrenin var, şu ağrı kesiciyi al. Kolesterolün var şunu kullan, hipoglisemi olmuşsun şu ilacı kulan, şekerin var insülin kullan… karaciğerin yağlanmış şunu kullan." Eğer organınınız biraz daha tahrip olmuşsa önerdikleri hemen şöyle olur "Gözünde glokom var, gel gözünü çıkaralım. Bademciklerin şişiyor, gel çıkarıp atalım. Safra kesesi çamurlanmış gel koparıp atalım…" Saf saf sorarsınız "Peki bunun bir tedavisi yok mu? Eskiler hep kesip atıyorlar mıydı?" Cevabı hepiniz biliyorsunuz. En son 2006 yılında, hiç gereksiz yere beni ameliyata alıp devleti 12,500 lira dolandıran hastane ve doktorları, ameliyat sonrasında başıma açılan hastalıkların hiç birine çözüm getiremedikleri gibi, pişkin pişkin, "ameliyatların böyle ön görülmeyen sonuçları olabiliyor" demekten de utanmadılar. Sakın doktorlar, kendilerini kınadığımı sanmasınlar!. Ben onları dahi ele geçirmiş bir sistemden, bir gulyabaniden söz ediyorum. Hekimi, doktor derecesine indiren, "hastalık yoktur, hasta vardır" ilkesini tersyüz eden, doktoru da sadece önüne konulan ilacı yazan bir kâtip, Eczacıyı, belli firmaların güya ilaç diye ürettikleri müstahzaratı satan bakkala indirgeyen bir sistem… Bu sistemle baş edilebilir mi? Sanmıyorum. Devletler baş edemiyor ki doktorlar baş edebilsin! İlaçlar Tedavi Maksatlı Üretilmiyor Tıp teknolojisi hiçbir dönemde bu kadar ileri gitmemişti. İlaç sanayii de hiç bu kadar gelişmemişti. Ama maalesef, hiçbir ilaç tedavi maksatlı üretilmiyor. Hemen hemen hepsi oyalama maksatlıdır. Tedavi etmeyi bilmiyor değiller. Neyin tedavi edici olduğunu biliyorlar. Ama bunu insanlara vermiyorlar. Gıdım gıdım kullanarak ömür boyu sistemde kendileri için para ödeyen abone olmasını sağlıyorlar. Hepsi bu… Ben bunu anladığım zaman ilk iş, kendimi toparlayacak bir çare aradım. Bir biyokimyacı hanım ile tanıştırdılar beni; Aidin Salih. Allah ebeden razı olsun. Bana yeme içmenin adabı öğretti de hastalıklarımdan kurtuldum. Söyledikleri çok basitti Açlık yap. Seni hasta eden yiyeceklerden ve onların vücudunda yarattığı tortudan kurtul, kanını temizlemek için de Resulullah'ın sünneti olan hacamat yap! Bir de ilk defa ondan duydum ki gıdaların intoleransı diye bir şey varmış… Bunun ne olduğunu bilmediğim gibi, aklım da basmamıştı ilk evvel. Sonra onun eserini okudum. Gerçek Tıp. Yitik Şifa'nın peşinden yürüyerek, ta sonunda vücut mülkümde yaptığım tahribatın sebebini öğrendim. İlke defa Kan gruplarına göre bir beslenme olduğunu ondan duydum. Birçok şeyini alıp uyguladım. 96 kilodan 78'e düştüm. Vücudum tel gibi olmuştu. Ne kolesterol, ne migren, ne tansiyon kalmıştı. Beş saat uyku yeter olmuştu… Uzun hikâye! Sonunda kendim de alana dalmaya karar verdim. Sayısız okumalar yaptım ve yaşadıklarımı paylaşmak için bir kitap yazdım Can Boğazdan Çıkar! Öyle bir kitap yazmak bana düşmezdi. Sayın Öz gibi alandan gelen insanlar dururken, benim gibi bir gazeteciye… Bu memlekette bir yığın diyetisyen var. Fakat baktım ki o diyetisyenler de sisteme bağlanmışlar ve ilaç baronlarına yeni müşteri kazandırmaktan öteye gidemiyorlar. "Efendim, sen hipoglisemi olmuşsun, iki saatte bir yemek yemelisin, yok efendim şöyle olmuş böyle olmuş…" Bunu söyleyen bir diyetisyenin vücut kâinatından zerre kadar haberi yoktur zira. İnsanı adeta atık kâğıtları doğrayan çöp kutusuna çeviriyorlar. Sistemi çok yorarak, kilo verdireceklerini sanıyorlar. Vücuda giren o fazlalıkların nasıl atılacağını, atılmak için ne kadar enerji yakıldığını, onun insanı ne kadar yorduğunu bilmiyorlar. Ve maalesef hikmetten de haberleri yok. Esasında tanrı tanımaz pozitivist düşüncenin tasarımladığı bir insan ve ona dair bilgiler nasıl hakikat olabilir ki? Kan Gruplarının Hikmetini Bilmiyorlar Ki… Bir kere, daha neden farklı kan gurupları olduğu üzerinde düşünmemişler. Kan neden haram kılınmış, bu haramlığın genetik sapmalardaki veya hücrelerde oluşan mutasyonlardaki payı nedir ne değildir tefekkür etmemişler ki, zararlarını düşünsünler. Madem kanların kullanımı son derece titizlik istiyor, o zaman neden farklı kan gruplarının beslenmesinin farklı olabileceği üzerinde durmazlar? İbni Sina 800 yıl önce "Mizaçlar"dan bahsetmiş. İnsanların farklı mizaçlarda olduğu, dolayısıyla farklı beslenmeleri gerektiğini ısrarla vurgulamış. Bazı gıdaların asla birbiriyle tüketilmemesi gerektiğini söylemiş. Etler, sütler, kökler konusunda son derece ilginç şeyler aktarmış. Ama sonunda, insanı mekanik bir tür varlık' sayan, tanrı tanımaz bilim adamları tarafından geliştirildiği için mevcut tıp anlayışı o hikmetlerin hepsini elinin tersiyle kenara atmıştır. Beslenmenin bir usulü ve hikmeti olabileceği akıllardan silinip gitmiş… Bugünün tıbbı semptomlarla ilgileniyor. Ortaya çıkan sonucu yok etmeye çalışıyor. O sonucun doğmasına yol açan şeylerle ilgilenmiyor. Oysa gerçek tıp, yani hikmetin kardeşi olan hekimlik asıl bununa ilgilenir. Eski tababetimiz hekimlikti ve hikmetle hareket ederdi. Şimdikilerin bildiği tek şey kesip biçmek! Elbette bazen kesmek de icap edebilir. Ama çaresizlikte. Sık tekrar ettiğim bir söz var, ben bu "hakîm" hikmeti -yani gerçek tıbb- tanıdığımda vücudum harap olmuştu. Son beş senedir tamir etmekle meşgulüm. En son safra kesesi sıkıntı yaptı. Doktora gittim, tam bir teşhis koymak için. Denildi ki, safra kesesi taş dolmuş ve şu anda da ağır bir iltihap var. -Peki ne yapacağız? -Efendim çare yok, alacağız! -Hakikaten başka çare yok mu? -Hayır, tedavisi mümkün değil, kesip almamız lazım. Dedim ki, bana pazartesi gününe kadar -o gün Perşembe idi- müsaade edin. Pazartesi geleceğim, ultrasonda iltihabın devam ettiği görülürse alın, dedim. Gerekiyorsa size imza vereyim… "Kabul" dedi sevgili doktor kardeşim. Eve varır varmaz, işi bilen biriyle konuştum, Safra kesesinin üstüne 11 sülük taktım. Bu arada doktorun verdiği antibiyotiği de kullandım tabii ki… Sonra Pazar günü bir kere daha sülük tatbik ettim. Pazartesi hastaneye gittim. Sülüklerin yerinden işkillenen doktora ne yaptığımı söyledim. Tuhafına gitti ama iltihabın da kalmadığını görünce sevindi. "Ama" dedi, "taşlar duruyor". -Evet, taşlar duruyor, üç günde taş erimez. 56 yıllık hatayı dört günde temizleyemezsiniz. Müsaade ederseniz, bir iki ay içinde onun da çaresi olduğunu göreceksiniz. O çaresi olmayacağına inanıyordu ama beni de tanıdığı için saygı gösterdi. Ama sıkı sık tembih etti. Şunları şunları yeme diye! İşin özü oydu. Yememem gerekenleri yemeyecektim zaten. Onları önceden yememeyi bilseydim, safram da taş toplamazdı elbet. Sonuç olarak, tamamen bitkisel olan Micromer diye bir bitki çayı kullandım. Bolca. Bir ay sonra ultrasona gittim. Taşların üçü tamamen erimiş, büyük olan da üçte iki onarında küçülmüştü. "Her ne yaptıysan iyi olmuş" dedi… Eğer, Ortodoks tıbba kalsaydı, şimdi safra kesem alınmıştı. Vücudun çöp kutusu olan safra gidince bütün yük tek başına Karaciğere binecekti. Benim karaciğerim zaten rahatsız, kısa zamanda iflas edecekti. Tabii ki ölüm Allah'ın emridir. Ama ben sağlığımı korumakla ve bana emanet edilmiş organları varabilecekleri en son miada vardırmakla mükellefim. Bunun da yolu, vücudu kirletmemekten geçiyor. Yeme Usulüne Bilmeyen Hasta Olur Yeme usulünü ve nasıl yenilmesi gerektiğini, neyin ne ile gidi EĞİTİM UZAKTAN EĞİTİM-UYGULAMA SÜRE 3 AY 106 DERS SAATİ BELGE RICCON ACADEMY-SAĞLIK EĞİTİM DERNEĞİ SED SINAV ONLİNE Bir insanın kişiliği oluşurken hem doğuştan getirdikleri hem de sosyal çevre olarak bizim ona kattıklarımızla mizaç oluşur. Bu nedenle sosyal çevre olarak kendimizi yenilerken bir yandan da kişinin kendi veya danışanlarının mizaç yapısını doğru bir şekilde anlamak ve ona uygun tutum, davranış ve tedavi yöntemlerini belirlemek en doğrusu olacaktır. Davranışları olumlu bir şekilde değiştirmek ve var olan hastalıkları mizaca göre tedavi etmek ortaya çıkacak olan tarafların sağlıklı yönleriyle açığa çıkmasını sağlar. Mizaca ait bir kuram ya da araştırma yöntemi yokkende sağlıkta kullanılması ibni sina’ya kadar dayanmaktadır. Holistik tıp ve Mizaç tarihi Unsur ve Hıltlar 4 ayrı mizacın detaylı anlatımı Kendi mizacını ve kişilerin mizacını saptama Hastalıkların mizacı Bitkilerin mizacı Taşların mizacı Mizaçlara göre beslenme Mizaçları tanımak, mizaçların özelliklerini bilmek, fiziksel özelliklerine göre farklı mizaçlardaki kişileri tespit edebilmek, mizaçlara göre hastalıklar ve tedavi yöntemleri konusunda bilgi sahibi olmak isteyen herkes bu eğitime katılabilir. Eğitimin neticesinde ise; holistik tıp ve mizaç tarihi, unsurlar, 4 ayrı mizacın detaylı anlatımı gibi birçok konu başlığını SAİT SEVİNÇ DR. YEŞİM TOK hosteslik kursu Yaygın inancın tersine, Lorem Ipsum rastgele sözcüklerden oluşmaz. Kökleri 45 tarihinden bu yana klasik Latin edebiyatına kadar uzanan 2000 yıllık bir geçmişi vardır. Virginia'daki Hampden-Sydney College'dan Latince profesörü Richard McClintock, bir Lorem Ipsum pasajında geçen ve anlaşılması en güç sözcüklerden biri olan 'consectetur' sözcüğünün klasik edebiyattaki örneklerini incelediğinde kesin bir kaynağa ulaşmıştır. Lorm Ipsum, Çiçero tarafından 45 tarihinde kaleme alınan "de Finibus Bonorum et Malorum" İyi ve Kötünün Uç Sınırları eserinin ve sayılı bölümlerinden gelmektedir. Bu kitap, ahlak kuramı üzerine bir tezdir ve Rönesans döneminde çok popüler olmuştur. Lorem Ipsum pasajının ilk satırı olan "Lorem ipsum dolor sit amet" sayılı bölümdeki bir satırdan gelmektedir. Allah bana yeter, ondan başka ibadete layık olan ilah yoktur, Allah bize yeter, o ne güzel vekildir. En büyük korku olan kıyametin dehşeti bile onlara üzüntü vermez. Ancak sana kulluk eder ve ancak senden yardım dileriz. Ve alemlerin Rabbi Allah'a hamd 28, 2021Sekine duası dilek için kaç kere okunmalı?İlk olarak sıkıntıların defi için, her türlü istek ve arzunun kabulü için ihlaslı bir şekilde niyet edilir. Akabinde 7 kere İstiğfar, 7 kere Savalat ve 10 kere Allah-u Ekber okunur. Sonrasında ise 6 Esma okunur. Yani 6 tane FERDÜN, HAYYUN, KAYYUMUN, HAKEMUN, ADLUN, KUDDÛSUN Allah'ın isimleri duası nasıl okunur fazileti nedir?Sekine duası kişiyi her türlü ruhsal sıkıntıdan ve vesveseden kurtarır. Bu duanın okunduğu evlerde münakaşa olmaz ve her manada evin bereketi artar. … Sekine duasını devamını okumak unutkanlığı giderir ve zekayı güçlendirir. Kişinin düşmanlarına karşı güçlü olmasını duası nedir ne zaman okunur?Sekine Duası günün her anında okunabildiği gibi özellikle yatsı ve sabah namazı sonraları okunması tavsiye edilir. En faziletli olduğu zaman sabah ve yatsı namazının kılınmasının ardından okunduğu zaman olarak duası ne anlama gelir?SEKİNE DUASI ANLAMI Allah size karşı çok şefkatli, çok merhametlidir. Allah tövbeleri çok kabul edici ve kullarına çok merhamet edicidir. Muhakkak ki, Allah çok bağışlayıcı ve çok merhamet edicidir. Muhakkak ki, Allah her şeye gücü yettiği halde çok lu sekine duası nasıl okunur?– Her ayetle birlikte 6 Esmayı okumak, toplamda 19 sefer. İlk olarak besmele çekilir. Sonra Hayyun, Ferdün, Hakemun, Kayyumun, Kuddusun, Adlun Allah'ın isimleri zikredilir. Sonrasında okunur bu sırasıyla 19 sefer sekine duası nasıl okunur?Sekine Duası Nasıl Yapılır? İlk olarak besmele çekilir ve sonrasında Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddûsun olan Allah'ın isimleri 1. Ayet okunur ve bu sırayla 19 kere tekrarlanır. Sonra tekrar Besmele, 6 Esma ve okunurak devam duası nasıl okunur Diyanet?Sekine Duası Nasıl Yapılır? İlk olarak besmele çekilir ve sonrasında Ferdün, Hayyun, Kayyumun, Hakemun, Adlun, Kuddûsun olan Allah'ın isimleri 1. Ayet okunur ve bu sırayla 19 kere tekrarlanır. Sonra tekrar Besmele, 6 Esma ve okunurak devam edilir.

mizaca göre beslenme ibni sina