cash. gündem gündeminizi kişiselleştirin spor siyaset anket ilişkiler ekşi sözlük yetişkin troll e-5'te makas atarken kaza yapan bmw 242 sekülerlerin toplu halde hristiyanlığa geçmesi 85 en klas ingilizce kelime 325 12 ağustos 2022 yiğit bulut tweetleri 37 doktor maaşının hemşire maaşlarını katlaması 78 dostlar biriktirdim anılar biriktirdim diyen tip 46 ya erdoğan'ı seçeceksiniz ya bill gates'i 176 ilk sevgilinin şimdiki durumu 49 2023 seçimini rte'nin kazanma ihtimali 99 8 ağustos 2022 adaylığının kesinleşmesi 83 dibe vurmuş insanlara tavsiyeler 24 esenyurt'ta çırılçıplak spor yapan göçmen 166 kadın yazarların son yaptığı yemek 81 dünya kendi etrafında dönüyor zanneden insan 16 12 ağustos 2022 suriyelilerin türk bayrağı yakması 368 ibb'nin paşabahçe vapurunu adeta yeniden yaratması 45 geleceğin olası en büyük teknolojik yeniliği 14 hülya avşar'ın göğsüne sakız yapıştırması 29 dayak yenilen en masum sebep 270 kadın olmanın dezavantajları 16 12 ağustos 2022 hekim maaşlarına yapılan dev zam 249 fiziksel görünüm olarak uygun olunan meslek 18 plajda insanı sinir eden şeyler 44 her kadını parayla etkileyebileceğini sanan erkek 54 konut fiyatlarının tepe yapıp düşmeye başlaması 110 parol yazan meslek grubuna 20 bin tl maaş ödemek 94 giriş kısmı en iyi filmler 53 konut alan yanar 13 babadan öğrenilen en kıymetli şey 317 emeklilikte yaşa takılanlar 58 gerçek aşkı bulan emekli amcanın duygusal videosu 11 bisiklet tamircisi 11 aşure sevmeyen insan 23 tommy lee'nin skandal instagram paylaşımı 350 liv tyler'ın son hali 51 evlilik teklifinde kaç karatlık pırlanta alınır 30 motor numarasını okuyamayan tüvtürk çalışanı 88 türkiye recep tayyip erdoğan'ı çok arayacak 251 michy batshuayi 108 katarlı voleybolcunun kafa kesme hareketi 225 uçakların uçabilmesinin asıl nedeni 247 irem derici'nin ayağıyla şarap içme gösterisi 79 12 ağustos 2022 trafik sigortası zammı 22 akşener'in perişan esnaf arayışında hüsran 75 anın fotoğrafı 126 türk erkeklerinin kadınlara çok kaba davranması 60 ümit özdağ 26 bira içmenin en çok zevk verdiği zaman 80 türk kızının boy ortalamasının 172 cm olması 80 çocuk sahibi olunca hayatın kaydığı gerçeği 15 - senin annen bir melekti ...adam park yasak levhası ile konuşmaktadır - senin annen bir melekti, yavrum...+ "yavrum" babandir terbiyesiz herif! laf atmanin da bokunu cikardiniz artik! - senin annen bir melekti yavrum- güvenlik alo güvenlik mi, hah, evet o adam gene geldi. ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri takip etmek için giriş yapmalısın. Oluşturulma Tarihi Kasım 12, 2004 1058Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali, önümüzdeki yıl 8'nci kez sinemaseverlerle buluşmaya hazırlanıyor. 5 ile 15 Mayıs 2005 tarihlerinde Ankara’da gerçekleştirilecek olan festival, bu yıl da filmlerin yanı sıra sergiler, paneller ve diğer yan etkinliklerle seyircisine sürprizlerle dolu bir program vaadediyor. Festival, geleneksel kuralını bu yıl da bozmadı ve etkinliklerine bir kısa film öykü yarışmasıyla başlıyor. Bu kez ele alınacak olan konu ise kadınların "anne olma hali".Yarışmaya katılmak isteyenlere verilen "ipucu" ise siyah- beyaz Yeşilçam filmlerini vazgeçilmez repliklerinden biri oan "Senin annen bir melekti yavrum" Kısa film öykü yarışması için son katılım tarihi 4 Mart 2005. Bu tarihe kadar, rumuz belirtilerek gönderilen öyküler Seçil Büker, Gülden Treske ve İnci Demirkol’dan oluşan bir jüri tarafından değerlendirilecek ve aralarından seçilen 10 öykünün yazarı festival tarihlerinde düzenlenecek olan 3 günlük “Senaryo Nasıl Yazılır” konulu atölye çalışmasına davet önde gelen senaryo yazarlarından biri olan yazar-yönetmen Işıl Özgentürk tarafından yürütülecek olan bu atölyede, her yazar kendi öyküsünü senaryo tekniğine göre nasıl yazacağını öğrenmekle kalmayacak, diğer katılımcı yazarların öyküleri üzerinde çalışma olanağı da bulacak. Katılımcılardan birini atölye çalışması sonunda ikinci bir ödül daha bekliyor. 10 senaryo içinden seçilecek olan en iyi senaryo, Türkiye’nin en büyük yapım şirketlerinden olan Filma-Cass tarafından filme çekilecek ve bir sonraki festivalde koşullarıyla ilgili ayrıntılı bilgi için Adres Büyükelçi Sokağı, 20/4 Kavaklıdere-AnkaraTel 0 312. 427 00 20 İçeriğe geç Avustralya’nın kartpostallara konu olacak güzelliğindeki sahil kasabasında şehir burjuvazisinin neden yaşadığını bilemeyen iki bireyi Liz ve Poz’un ergenlik çağındaki oğulları ile yaşadıkları çapraz ilişkiyi konu alan Two MothersYasak Aşk’a Sundance film festivalindeki prömiyerinden sonra Avrupadaki ilk prömiyerini İstanbul Fim Festivalinde yaptı. İlk önce adından yola çıkarak filme değinmek gerek. Orijinal adının çevirisi “İki Anne”nin hikayesi anlatan film çevirmenlerin önyargılarına maruz kalarak Yasak Aşk olarak adlandırılmış. Sinema sanatının esas amacı olarak perdeye yansıttıklarının izleyicide birşeyler uyandırması esastır, ya da bu tarz filme soyunan yönetmenlerin isteği budur diye düşünüyorum. Bu filmde de orta yaş krizine giren iki annenin sınıfsal bir konformizmden de yola çıkarak toplumun genel kabul görmüş normlarına aykırı bir ilişki ağı yaratmaları üstüne konuşulması tartışılması gereken bir konu. Yasak Aşk diye adlandırmak filme yapılacak en büyük haksızlıktır diye düşünüyorum. Daha filme girmeden, derinlemesine incelemeden bir kanıya varmak yanlış olur. İKİ ANNE’nin hikayesine dönecek olursak önce sınıfsal bir çerçeve çizmek gerek. Eşsiz güzellikteki okyanus sahilinde bütün dünya nimetlerinden yararlanan iki ailenin içten içe çürümesin hikayesi bu film. Genç yaşta eşini kaybeden Liz’in en yakınları oğlu, lezbiyenlik boyutunda en yakın arkadaşı Poz ve onun oğludur. Gel zaman git zaman işlerindeki ve ailelerindeki düzen onlara sıkıcı gelmiş olacak ki ergenlik cağındaki, denizden ellerinde sörfleriyle çıkan dalgalı saçlı adonisli oğullarına göz kırpmalarına başka bir anlam veremeyiz tabi ki de. Hatta gelip geçici bir heves olarak nitelendirmeyip yıllara dayanan bir yumağa dönüşmesine bu bağlamda anlam verilemiyor tabiki. Filmi gözlerinden izlediğimiz orta yaşlı kahramanlarımızın bunun nedenleri üstüne fikir yürütmemeleri ve karikatürüze resmedilen ergen oğulların hiçbir şekilde bunun kökenlerine değinmemeleri filmde anlatılan durumu sorgulama imkanı tanımıyor. Öyle olunca da sadece izleyiciyi tabu damarından vurmaya çalışan ucuz bir film konumuna öyle olmadığı,ucuz gişe numaralarına başvurulmadığını da hissettiriyor film. Naomi Watts ve Robin Wright’ın yaşlarına oranla cesur sahneleri, görseli yüksek oyunculukları ve karikatürize erkeklerin mankenlere taş çıkaran halleri bu fikri destekliyor maalesef. Aile kurumunun ve özellikle onun en önemli yapı taşı olarak atfedilen anne kavramı üzerinden bu sınıfısal yapıyı kurmak oldukça iddialı ve cesur bir iş. Bunun altından kalkmak pek de kolay bir iş değil. Ama yönetmen Anne Fontaine kadın kimliğinden oldukça yararlanarak bir takım sinemasal eksiklikler barındırsa da insanın ve toplumun sınırlarını zorlayan kent burjuvazisinin hazin bir portresini çiziyor. Bu filmden hareketle biraz da tabu kavramı üzerine düşünmek gerek. İlk önce Freudyen bir temelden Oidipus’a değinmektense daha anlaşılabilir bir örnek verebiliriz. Yakın zamanda neredeyse herkesin izlediği Aşkı memnu fenomeni bunun en basit örneği. Her kime sorulursa sorulsun “biz tasvip etmiyoruz, böyle şeyler bize ters” diyenin bile içten içte açıklayamadığı duygularla izlediği bu yasak aşk’ toplumsal bir resim çizmesi bakımından oldukça yakın bir örnek. Magazin programlarından çok üniversitelerdeki sosyoloji kürsüleri bu konuya daha çok değinmiş olsaydı tabu-yasak aşk ve toplumun buna tepkisi üzerine daha anlamlı düşünmüş her ne olursa olsun bu kadar tasvip edilmeyen bir durumun bu kadar ilgi çekmesi başlı başına bir konu. En basitiyle Freud un totem ve tabusunda bahsettiği bu olgu, topluluklardaki birleşmeleri biyolojik bir bağın aksine toplumun ortaya koyduğu totemlerin belirlediği yönündedir. Darwin’in ilkel sürüsü toplulukların “toplum”a evrilmeleri sürecinde kural olarak koydukları totemlerin modern topluma kadar fiziksel olarak değişsede süregelmesi filmde de bahsedilen kent burjuvazisine kadar dayanıyor. Freud’un meşhur kahramanı Odipus ve onun meşhur kompleksi filmin de aslında ana omurgasını oluşturuyor. Tabi biraz farklı bir figürleri olmayan sadece çocuklar ve annelerin olduğu bu dörtlü ilkel kömünde ensest hikayeden korkulmuş olacak ki anne yerine en az anne kadar yakın birinin seçilmesi biyolojik olmasa da Frued’un totemine ithafen ensest bir ilişkidir yaşadıkları.“İki Anne” hem sosyolojik hem de toplumsal sınıfların üzerine düşündüren, insanın sınırılarını zorlayan alt metinde görseli de yüksek karelerle destekleyen yakın zamanın başarılı örneklerinden biri. Bu yılki Uluslararası İstanbul Film Festivali'nin en rağbet gören filmlerinden birisiydi "Yuva". Filmi bu kadar çekici yapan kuşkusuz yönetmen koltuğunda oturan François Ozon'du. Her filmi ile seyirciyi şaşırtan ve kışkırtan Ozon Fransa sineması için taze bir kan farklı bir bakış açısı oldu. Birbirinden ilginç hikayeler anlatmayı seven ve türden türe geçen François Ozon "Yuva" filminde anne-baba olma sorumluluğunu beyazperdeye taşıyor. Son derece şaşırtıcı bir şekilde ilerleyen "Yuva"nın hikayesi kısaca şöyle Mousse ve Louis birbirine aşık, genç ve zengin bir çifttir. Fakat uyuşturucu hayatlarını ele geçirmiştir. Louis aşırı dozdan ölür; Mousse ise hayatta kalır. Sevgilisinin ölümü Mousse'yi yıkar. Üstelik hamiledir ve bu durum her şeyi daha da zorlaştırır. Louis'in annesi çocuğun aldırılmasını ister. Kendini çaresiz hisseden Mousse yaşadığı çevreden uzaklaşmak amacıyla Paris'in dışındaki bir eve yerleşir. Birkaç ay sonra Louis'in erkek kardeşi Paul Mousse'yi ziyarete gelir. YENİ AİLE DÜZENİ Yerli ve Hollywood filmlerinden sıra gelmediği, "Alkazar" gibi alternatif sinemalar maddi yetersizlikler nedeni ile tarih olduğundan beri Fransız filmlerine hasret kalmıştık. İstanbul Film Festivali'nde gösterilenler ise çölde serap gibi geliyor insana. "Yuva" işte bu serap gibi hissettiren filmlerden birisi. Bir bebek dünyaya gelmeden önce anne ve baba ne hisseder. Bebek nasıl bir yuvada dünyaya gelir. Kadın ve erkeğin bebek karşısındaki duruşları/duyguları nelerdir. "Gay"ler baba olabilir mi? François Ozon bu sorulara cevap arayarak filmini oluşturuyor. Filmde güçlü ve arzunun peşinde gitmeye kararlı bir kadın kahramana baba olmaya hevesli "gay" bir erkek eşlik ediyor. Aslında film bu noktadan hareketle anne/baba kimdir sorusunu soruyor. Biyolojik olan mı anne/babadır yoksa bebeği bakıp, büyüten, yetiştiren kişi mi? "Yuva" günümüz ilişkilerini anlatmakla kalmıyor, gelecekte nasıl bir aile düzeni olabileceğine dair de fikir yürütüyor Fransızların medar-ı iftiharı olan François Ozon 2009'da iki filmle hayranlarını sevindirdi. Berlin Film Festivali'nde yarışan "Ricky" de yer yer mizahi bir öykü anlatmıştı. Hemen ardından çevirdiği "Yuva" da ise en sevdiği tür olan drama geri dönüş yaptı. Ama her ne hikmetse her iki filmde de başrol bir bebek ve beklenen bir bebeğe ait. Ben bunu François artık baba olmak istiyor yorumluyorum OZON VE FİLMLERİ François Ozon bu filminde diğer filmlerindeki kahramanlarının peşinde gidiyor. Yani ebeveynlik duygusuyla "Veda Vakti"nin güçlü ve arzularının peşinde giden kadın kahramanı ile "Kumun Altında", "Havuz" ve "Sekiz Kadın"ın bir nevi izinde sanki. "Yuva"da hamilelik üzerine odaklanan yönetmen, gerçekten hamile kalan bir oyuncu arkadaşından esinlenerek bu hikayeyi yazıyor. Hatta önce filmin başrolünü ona teslim ediyor. Fakat çeşitli aksilikler sonucu bu gerçekleşmeyince Ozon da gerçekten hamile olan bir oyuncu arayışına giriyor. Hamile olan Isabelle Carre böylece filmin esas kızı rolünü kapıyor. Hatta bir süre sonra hikayenin gelişimine büyük katkıda bulunuyor. "Yuva" şaşırtıcı ve etkileyici bir film. Filmden önceki "siz"le, filmden sonraki "siz" arasında gerçekten değişiklik yaratacak çapta bir çalışma. Böyle bir sürprize önceden hazır olun. Sinemadan çıkınca da doğru bir DVD'ciye gidip ne kadar François Ozon filmi bulursanız alın ve kendi kendinize toplu film gösterimi yapıp. "Yuva"yı asla ve kata kaçırmayın. İyi seyirler. Haftanın Filmi "OYUNCAK HİKAYESİ 3" Çok sevilen "Oyuncak Hikayesi" filmlerinin yaratıcıları, yeniden oyuncak kutusunu açıp "OYUNCAK HİKAYESİ 3" ile sinemaseverleri Woody, Buzz ve oyuncak karakterlerden oluşan sevimli çetenin dünyasına davet ediyor. Woody ve Buzz, sahipleri Andy'nin günün birinde büyüyeceğini kabullenmiş durumdadır. Peki o gün gelip çattığında ne yapacaklardır? Serinin üçüncü bölümünde Andy, üniversiteye gitmeye hazırlanmaktadır, sadık oyuncakları ise belirsiz gelecekleri yüzünden endişe içindedir. Üç boyutlu 3D çekilen bu film küçük büyük herkes Uyarı Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz. Ayrıntılar için lütfen tıklayın. annesi olu olanlara genelde babalarinin soyledigi cumle. annesi kotu yola du$up kocasina boynuz takarak evi terkeden kadinlarin denyo kocalarinin cocuklarina ne diyeceklerini bilemedikleri durumlarda soyledikleri cumle. -senin annen bir melekti mu iyi bir insandi annem babacim-melekler gibi ucacak kadar iyiydi son uctugu newyork istanbul seferinde pilotla kacti. eski turk filmlerinin klasik repliklerinden birisi.. - senin annen bir melekti yavrucum- niye siktin lan o zaman?bkz isyankar evlat modeli -bana annemi anlatsana baba-senin annen bir melekti yavrum-babaaa ya niye bulaniklastin?-eskiyi hatirladim yavrum ondandir. "cennet annelerin ayaklari altindadir" atasozu dogruysa butun anneler mecburen melektir. +senin annen bir melekti yavrucum-peki baba ayrica cevdet babana sor dedi kendi annesinin ne oldugunu merak ediyormus da? - senin annen bir melekti yavrum- kanatları var mıydı baba, uçar mıydı?- vardı ama sahici değildi yavru- ben anlamam! kanadı varsa uçması lazım değil mi babiş- kanadı kırık bi melekti, öyle söylim- beyaz bi melek miydi babam- esmerdi yavrum- madem melekti senle ne işi vardı baba- cani yaptınız lan beni! mınıza koim, anasını kestim yetmedi! nenesini doğradım yetmedi, hep aynı dırdır.. -senin annen melekti yavrucuum.+peki adı neydi baba-melek dedik ya lan.. +senin annen bir melekti yavrucum-peki babam neydi +oda melekti-tamam peki dayim neydi+iste bi tek aileden o gavat olarak cikti-abovvvv. -babaaa annemi anlatsanaaa!!!-senin annen bir kasardi annemi yedin mi yoksa ?-yok oglum *ikip attim-baba annem agladi mi???-ben aglatmasamda o her gece agladi yavrum. benim annem harbi bir melekti, ve hala da melek, ama o yaşıyo, inşallah hiç ölmez.... ben annemi çok severim...ilkokul çocuğu seviyesinde annemi sevebilirim, o yüzden benim annem de bir melektir... +benim annem bir melekti değil mi babacığım?-yoo keva$enin tekiydi+bu diyalogda bir terslik var ama nerde acaba.. +benim annem bir melekti değil mi babacığım?-ben bilmem+nası yani?e babam değil misin?-hayır senin baban bakkal osman+bakkal osman amca benim annem bir melekti değil mi?-manav haydara sor+sen?babam?+manav haydar amca..annem..melek..melekti di mi?-tüpçü osman yavrum senin baban+offffff+tüpcü osman amca annem melek miydi?-evet senin annen bir melekti yavrucuğum+sittir lan çocuk mu kandırıyon sen! -baba bu resimdeki kadın kim?+o...o senin annen yavrım-annee... biraz annemden bahset bir insandı?+senin annen...bir melekti yavrıım...gibi gelişen artık efsane haline gelmiş gudik konuşma.

senin annen bir melekti yavrum senaristi