Busıfat-ı sübutiyye şunlardır: 1. Hayat Sıfatı: Yüce Allah`ın diri, canlı ve ezelî bir hayat ile hayat sahibi olması demektir. Bunun zıddı olan ölü ve cansız olmak, Allah hakkında düşünülemez, mümteni`dir. Allahu Teâlâ`nın bu sıfatına işaret eden pek çok ayet vardır. Busıfat, Allah Teala'nın var olduğunu ifade eder. Allah Teala'nın varlığı başka bir varlığa bağlı olmayıp, zatının icabıdır. Yani vücudu, zatıyla kaimdir ve zatının vacib bir sıfatıdır. Bu sebeble Hak Teala'ya Vacibü'l-Vücud denilmiştir. Bazı Kelam alimleri, Vücud sıfatına, sıfat-ı nefsiyye adını vermişlerdir. Tasavvufkelimesinin kökeni nedir? Sufiler, zahidler cümlesindendir. Ancak sufiler bazı haller, sıfatlar ve isimlerle zahidlerden ayrılırlar. Onları ayrıca anlatmamız gerekiyor. Tasavvuf başlangıçta tamamen bir zühd yolu idi. Sonra ona intisab edenler sema ve ALEMİSUBUT-ALEMİ VUCUDDA(Murakebetül subut fil vücut) AHADİYET ve VAHİDİYET: Buyrulan”Meratibi ahadiyet, vahihidiyete teaküs etti esma ve sıfat ile muttasıl oldu ” AHADİYET, ALLAHIN ZAT MAKAMINA EN YAKIN MERTEBEDİR. Burada BEŞERİ-YET GÖZÜKMEZ SIRF ALLAH’lık TEKİLLİĞİDİR. AklınAllah hakkında yokluğunu tasdik etmediği vâcip bir sıfattır. Allah’ın varlığının delili, gökleri ve göklerin 2 Ehli Sünnet akaidi ve kelamı “uluhiyyet, nübüvvet ve ahiret” olmak üzere üç temel konudan oluşmaktadır. Genel itibariyle uluhiyet konusu akliyattan, ahiret konusu nakliyat olarak kabul edilmektedir. cash. Her mükellefin Allah’ı hem zatı hem de sıfatlarıyla tanıyıp iman etmesi farzdır. Allah cc; bütün evreni yaratan ve mutlak surette varlığına ve birliğine inanılması vâcib olan yüce zâtın ismidir. Allah-u Teala’da bulunduğunun bilinmesi ve inanılması gereken vacib sıfatlar yirmidir. Bunlar dört kategoridedir. a Zati ve nefsi sıfatlar b Selbi sıfatlar c Subuti sıfatlar d Ma’nevi sıfatlar Zati ve Nefsi Sıfatlar Allah’ın nefsî, yani zâtı ile ilgili bir tek sıfatı vardır. O da Vücûd’tur. Vücud, yüce Allah’ın zâtiyle mevcûd ve var olduğu, yokluğunun ise söz konusu olmadığı anlamına gelir. Selbi Sıfatlar Selbi sıfatlar, Allah-u teâlâ’da bulunması uygun olmayan sıfatları selb eder, yani kaldırır. Selbi sıfatlar beştir. 1- Vahdaniyyet Tek olmak Yani yüce Allah, zâtında tektir ve ortağı bulunmadığı gibi, aynı şekilde her bir muayyen sıfatı da tektir, müteaddid olamaz. Vahdaniyyet sıfatı, Allah-u teâlâ’nın gerek zâtının ve gerek belli bir sıfatının tek başına bulunmadığı, başka bâtıl ilahların, gerek ulûhiyyetinde ve gerek sıfatlarında ona ortak olduğu yönündeki sıfatları selb eder ve kaldırır. 2- Kıdem Ezelilik Bu sıfat, Allah-u teâlâ’da bulunması uygun olmayan adem ve yokluk sıfatlarını selb eder ve kaldınr. Yani yüce Allah, zâtıyla ve sıfatıyla kadîmdir, yani varlığının öncesi yoktur ve ezelîdir. 3- Bekâ Ebedilik Bu sıfat, Allah-u teâlâ’da bulunması uygun olmayan, son bulma ve fânî olma sıfatlarını selb eder ve kaldırır. Yani yüce Allah, zât ve sıfatıyla bâkîdir, yani vücûdu için son bulmak yoktur ebedîdir. 4- Muhalefetün lil havadis Yaratılanlara muhalefet ve benzememezlik Bu sıfat, Allah-u teâlâ’da bulunması uygun olmayan, hâdislere yani sonradan var olanlara benzeme sıfatını selb eder ve kaldırır. Yani yüce Allah, yaratıklara benzememekte ve şekli ve cismi bulunmamaktadır. 5- Kıyam bi nefsihi Zatıyla kaim Bu sıfat, Allah-u teâlâ’da bulunması uygun olmayan, başka kişiye yada başka mekâna muhtâc olma sıfatını selb eder ve kaldırır. Yani yüce Allah’ın dışındaki her yaratık, herhangi bir şekilde belli bir mekân ve yerde bulunma ve başka bir şeye muhtâc olma niteliği taşırken, Allah cc ise bunların hiçbirine kat’î sûrette muhtâc değildir. Subuti Sıfatlar Subuti sıfatlar, Allah-u teâlâ’da bulunan ve zâtından ayrılmayan sâbit sıfatlardır. Bunlara “mânâ sıfatları” da denir. Subûtî sıfatlar yedidir. 1- Hayat Dirlik Yüce Allah’ın bu sıfatı, kudret irâde ve kelâm sıfatlarıyla ilgilidir. Ancak Allah-u teâlâ’nın hayatı ve diriliği, hiçbir canlının hayat şekliyle kıyâslanamaz. 2- İlim Bilmek Yüce Allah bu sıfatıyla, bütün eşyaları ve hâdiseleri tüm detaylarıyla bilir, onun için en ufak bir madde yada hâdise ile ilgili olarak bilgisizlik haşa söz konusu değildir. 3- İrade Dilemek Yüce Allah bu sıfatıyla, mümkün olan şeylerin gerek yaratılmasını veya yok edilmesini ve gerek bir şeyin farklı farklı niteliklerde olup olmamasını diler ve irâde eder. Örneğin, yüce Allah bir kulu yaratıp yaratmamayı diler. Şâyet onu yaratmayı irâde eder ve kudretiyle yaratırsa, onu fakir yada zengin yapmayı. Tenini beyaz veya siyah kılmayı. Boyunu uzun yada kısa yapmayı… vs. gibi kulun niteliklerini kendi kadîm irâdesiyle belirler. 4- Kudret Güç getirmek Bu sıfat, Allah-u teâlâ’nın vâcib ve kadîm olan sıfatlarından biridir. Kudret, mümkün olan bir şeyi yapıp yapmama gücü anlamına gelir. Kudret sıfatı, vâcib yada mustahîl olan bir şey ile ilgili düşünülemez. Yani yüce Allah bu kudret sıfatıyla, ne vücûdu vâcib olan “başka bir yaratıcıyı yaratmak” gibi, ne de vücûdu mustahîl ve nâ-mümkün olan “yaratıcıyı Allahı yok etmek” gibi bir tasarrufu düşünülemez. Zira kudret, yüce Allah’ın bir şeyi vücûda getirebilme ve aynı zamanda da onu yok edebilme güç ve özelliğidir. Oysa kudret ile başka bir yaratıcıyı yaratabilmek söz konusu olursa, onu yok edebilmek de söz konusu olacaktır ki bu da, vücûdu vâcib olan yüce Allah’ın kendisinden başka bir yaratıcıyı yaratmak veya yok etmek anlamına gelir ki, bunu hiçbir akıl ve mantık kabûl etmez. 5- Semi İşitmek Yüce Allah bu sıfatıyla, hem zâtını hem de zâtının dışındaki her mevcûdu yüce zâtına özgü nitelikte işitir. 6- Basar Görmek Yüce Allah bu sıfatıyla, hem zâtını hemde zâtının dışındaki her mevcûdu yüce zâtına özgü nitelikte müşâhede eder ve görür. 7- Kelam Söz etme Yüce Allah bu sıfatıyla, ilim sıfatının kapsadığı her şeyi algılar ve bilir. Manevi Sıfatlar Allah-u teâlâ’nın ma’nevi sıfatları, onun subûtî sıfatlarından türetilen ve yüce zâtına isim olarak kullanılan şu sıfatlardır. 1- Kadir Allah-u teâlâ, mümkün olan her şeyi yapmaya ve yaratmaya kâdir ve muktedirdir. Onun asla yardıma ihtiyâcı yoktur. 2- Murid Allah-u teâlâ, kendi ihtiyân, seçiciliği ve isteğiyle mümkün olan her şeyi irâde edebilir, isteyebilir ve yaratabilir. 3- Alim Allah-u teâlâ, ezelden ve nihâyetsiz olan ebede kadar, her şeyin azmi ve çoğunu, apaçık olanını ve gizli olanını bilir. Hiçbir şey onun ilmi dışında düşünülemez. 4-Hayy Allah-u teâlâ, kudret irâde ve kelâmı ile diridir, ezelî ve ebedî hayata sahiptir. 5- Semiy’ Allah-u teâlâ, herhangi bir araç ve organa muhtâc olmadan her şeyi duyar, hatta duyulabilecek cinsten olmayan her şeyi de Semiy’ sıfatı ile bilir. 6- Basir Allah-u teâlâ, herhangi bir araç ve organa muhtâc olmadan her şeyi görür, hatta görülebilecek cinsten olmayan her şeyi de Basîr sıfatı ile bilir. 7- Mütekellim Allah-u teâlâ, herhangi bir araç ve organa muhtâc olmaksızın ve harf, ses, zaman ve mekân kaydı bulunmaksızın tekellüm eder, konuşur ve her şeyi bu sıfatla bilir. En'âm / 75. Ayet وَكَذٰلِكَ نُر۪ٓي اِبْرٰه۪يمَ مَلَكُوتَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَلِيَكُونَ مِنَ الْمُوقِن۪ينَ Biz İbrâhim’e delille akıl yürütmesi, kesin bir ilme ve imana sahip olması için göklerin ve yerin muhteşem saltanatını öylece gösteriyorduk. En'âm / 79. Ayet اِنّ۪ي وَجَّهْتُ وَجْهِيَ لِلَّذ۪ي فَطَرَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ حَن۪يفًا وَمَٓا اَنَا۬ مِنَ الْمُشْرِك۪ينَۚ “Şunu bilin ki ben, dupduru bir iman ve teslimiyetle yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim. Ben müşriklerden değilim.” Neml / 59. Ayet قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِ وَسَلَامٌ عَلٰى عِبَادِهِ الَّذ۪ينَ اصْطَفٰىۜ آٰللّٰهُ خَيْرٌ اَمَّا يُشْرِكُونَۜ De ki “Bütün hamdler Allah’a, selâm da onun seçtiği kullar üzerine olsun! Şimdi söyleyin bakalım, Allah mı hayırlıdır, yoksa müşriklerin O’na ortak koştuğu varlıklar mı?” Neml / 64. Ayet اَمَّنْ يَبْدَؤُا الْخَلْقَ ثُمَّ يُع۪يدُهُ وَمَنْ يَرْزُقُكُمْ مِنَ السَّمَٓاءِ وَالْاَرْضِۜ ءَاِلٰهٌ مَعَ اللّٰهِۜ قُلْ هَاتُوا بُرْهَانَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ صَادِق۪ينَ Onlar mı hayırlı yoksa bütün varlıkları baştan yaratan, sonra o yaratmayı aralıksız tekrar edip yenileyen, öldükten sonra tekrar diriltecek olan ve sizi hem gökten hem de yerden rızıklandıran mı? Allah ile beraber başka bir ilâh daha olur mu hiç? Eğer doğru söylüyorsanız, haydi delilinizi getirin! Kasas / 71. Ayet قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ جَعَلَ اللّٰهُ عَلَيْكُمُ الَّيْلَ سَرْمَدًا اِلٰى يَوْمِ الْقِيٰمَةِ مَنْ اِلٰهٌ غَيْرُ اللّٰهِ يَأْت۪يكُمْ بِضِيَٓاءٍۜ اَفَلَا تَسْمَعُونَ Rasûlüm! De ki “Düşünün bakalım, eğer Allah kıyâmet gününe kadar geceyi üzerinizde aralıksız devam ettirse, Allah’ın dışında, size ışık getirebilecek bir ilâh kimdir? Hâlâ gerçeğe kulak vermeyecek misiniz?” Kasas / 73. Ayet وَمِنْ رَحْمَتِه۪ جَعَلَ لَكُمُ الَّيْلَ وَالنَّهَارَ لِتَسْكُنُوا ف۪يهِ وَلِتَبْتَغُوا مِنْ فَضْلِه۪ وَلَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ Kullarına olan merhametinden ötürü Allah, sizin için geceyi ve gündüzü yarattı ki, geceleyin sükûnete erip dinlenesiniz, gündüzün de O’nun lutfundan rızkınızı arayıp şükredesiniz. Ankebût / 61. Ayet وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ خَلَقَ السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضَ وَسَخَّرَ الشَّمْسَ وَالْقَمَرَ لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۚ فَاَنّٰى يُؤْفَكُونَ Eğer onlara “Gökleri ve yeri yaratan, güneş ve ayı insanların hizmetine veren kimdir?” diye sorsan mutlaka “Allah’tır” derler. O halde nasıl oluyor da doğru yoldan sapıp, bâtıl yollara sürükleniyorlar. Ankebût / 63. Ayet وَلَئِنْ سَاَلْتَهُمْ مَنْ نَزَّلَ مِنَ السَّمَٓاءِ مَٓاءً فَاَحْيَا بِهِ الْاَرْضَ مِنْ بَعْدِ مَوْتِهَا لَيَقُولُنَّ اللّٰهُۜ قُلِ الْحَمْدُ لِلّٰهِۜ بَلْ اَكْثَرُهُمْ لَا يَعْقِلُونَ۟ Yine onlara “Gökten suyu indirip, ölümünden sonra yeryüzünü onunla dirilten kimdir?” diye soracak olsan, mutlaka “Allah’tır” derler. Buna karşılık sen de onlara de ki “Bütün deliller kendisinin yegâne Rab ve İlâh olduğunu gösteren Allah’a hamdolsun!” Fakat insanların çoğu akıllarını kullanıp gereği gibi düşünmezler. Hadid / 3. Ayet هُوَ الْاَوَّلُ وَالْاٰخِرُ وَالظَّاهِرُ وَالْبَاطِنُۚ وَهُوَ بِكُلِّ شَيْءٍ عَل۪يمٌ O Evvel’dir, Âhir’dir, Zâhir’dir, Bâtın’dır. O her şeyi hakkiyle bilir. Mülk / 19. Ayet اَوَلَمْ يَرَوْا اِلَى الطَّيْرِ فَوْقَهُمْ صَٓافَّاتٍ وَيَقْبِضْنَۜ مَا يُمْسِكُهُنَّ اِلَّا الرَّحْمٰنُۜ اِنَّهُ بِكُلِّ شَيْءٍ بَص۪يرٌ Üzerlerinde kanatlarını aça kapaya uçan kuşları görmüyorlar mı? Onları havada tutan Rahmân’dan başkası değildir. Şüphesiz O, her şeyi hakkiyle görmektedir. Mülk / 30. Ayet قُلْ اَرَاَيْتُمْ اِنْ اَصْبَحَ مَٓاؤُ۬كُمْ غَوْرًا فَمَنْ يَأْت۪يكُمْ بِمَٓاءٍ مَع۪ينٍ De ki “Söyleyin bana Eğer suyunuz yerin dibine çekiliverse, size kaynağından akıp duran yeni ve tatlı bir suyu kim getirebilir?” Allah'ın Sıfatları Neledir? Zati Ve Subuti Sıfatlar Ne Anlama Gelir?Allah’ın sıfatları tüm Müslümanların bilmesi gereken şeylerden biridir. Müslümanlar Allah’ın kusursuz ve mükemmel sıfatlar taşıdığına inanması farzdır. Allah’ın 14 sıfatı vardır ve bunlar 2 kısımda açıklanmaktadır Bunlar 6 adet Zati sıfatlar ve 8 adet Subuti sıfatlardır. Bu içeriğimizde Allah'ın sıfatları ve isimleri hakkında bilgileri sizlerle paylaşacağız. Ayrıca Allah'ın 99 ismi ve anlamlarının yer aldığı Esma-i Hüsna içeriğimize linke tıklayarak Allah'ın sıfatları ve anlamları...Allah’ın Zati SıfatlarıAllah'ın dünya hayatı ile ilişkilendirilemeyen ve varlığına inanamamız gereken sıfatları "Zati Sıfatlar" olarak adlandırılır. Zati sıfatlar 6 başlık altında zati sıfatları isimleri ve anlamları aşağıda yazıldığı gibidir;1. VücudAllah’ın vücud’ sıfatı O’nun var olduğundan ve sonsuzluğundan haber KıdemAllah’ın varlığının bir başlangıcının veya öncesinin olmadığını anlatan BekaAllah’ın varlığının sonsuz olmasını açıklayan VahdaniyyetAllah’ın tek olduğunu, eşsiz ve benzersiz olduğunu açıklayan Muhalefet-ün lil-havadisAllah’ın yaratılmışlardan farklı olduğunu açıklayan Kıyam bi-nefsihiAllah’ın başka canlılara veya nesnelere gereksinim duymadan var olması Subuti SıfatlarıGüç, kemal ve varlık belirten sıfatlara subuti sıfatlar adı verilmiştir. bu sıfatlar Allah'ın herşeye gücü yeten olduğunu, hayat veren olduğunu, güç ve kudret sahibi olduğunu bizlere göstermektedir. Bu sıfatların Allah'a ait olmadığı veya tam tersi olduğu görüşüne kapılan bir insan Allah'a şirk koşmuş olur. Allah'ın subuti sıfatları 8 adet olarak subuti sıfatları anlamları ve isimleri ise şöyledir;1. HayatAllah’ın yaşadığını anlatan sıfattır. Ancak O’nun hayatı yaratılmışlarınkine benzemez ve sonsuz ve İlimAllah’ın her şeyi bilmesi, bilgisinin her şeye yetmesi anlamındaki Sem’Allah’ın her şeyi duyması manasındaki sıfattır ve O’nun duyması yaratılmışların işitmesine BasarAllah’ın yaşanan her şeyi gördüğünü ve görmesi için herhangi bir uzva ihtiyaç duymamasını anlatan İradetAllah’ın isteği ile her şeyin emele gelebileceğini anlatan KudretAllah’ın her şeye gücünün yettiğini ve O’na kimsenin galip gelemeyeceğini anlatan KelamAllah’ın hiçbir kelimeye, cihaza ve uzva gereksinim duymadan konuşması anlamındaki TekvinEvrendeki her şeyin şüphesiz yaratıcısı Allahtır ve O’ndan başka yaratıcı yoktur manasındaki kaynaklara göre Allah’ın sıfatları 3 bölümde de incelenir. Bu kaynaklarda Allahın sıfatları hakkında şu şekilde bahsedilir;1. Zâtî sıfatlar Bunlar sübutî ve selbî olarak iki kısma ayrılırlar2. Fiilî sıfatlar3. Manevî sıfatlarAllah'ın İsimlerine Karşılık Gelen SıfatlarıAllah’ın güzel isimleri yukarıdaki sıfatlardan birine dayanır. Örnek vermek gerekirse Alim ismi sıfat-ı sübutiyeden “ilim” sıfatına, Kadîr ismi “kudret” sıfatına, Mütekellim ismi "kelâm" sıfatına dayanır. Keza, Evvel ismi, zatî sıfatlardan kıdem sıfatına, Âhir ismi, bekâ sıfatına da belirtildiği gibi Halik ismi, yaratma fiiline; Muhyi ismi ihya hayatlandırma fiiline; Musavvir ismi tasvir, yâni sûret verme fiiline; Mümit ismi, imate ölümü verme fiiline dayanır. Allah Teâlâ’nın yüce zâtı ve sıfatları ezeli ve ebedi anlam yüklüdürler. Kelâm sıfatı da O’na nisbet edilen sübûtî sıfatlardan biri olarak önemli mana taşır. Ancak burada bir husus dikkat çeker bu sıfatın sadece harf ve ses yaratmaktan ibaret sayılması Allah’ın zâtında mevcut bir kelâm niteliğini inkâr etme anlamına gelir.’ Bu nedenle kelâm sıfatını ve ince manasını derinlemesine okumak ve anlamak gerekir. Kelâm; lûgatte söz, lafız, konuşma manalarındadır. Akaid ilminde Allah'ın sübûti sıfatlarından biridir. Mevlây-i zû'l-Celâl'de bulunması zaruri olan konuşma keyfiyetini / mahiyetini belirtir. Allah, bu sıfatı ile peygamberleri vasıtasıyla emir ve yasaklar koyar, haberler verir. Sözlükte "maddî ve mânevî açıdan etkilemek, yaralamak" anlamındaki kelm kökünden masdar ismi olan kelâm "konuşma, söz söyleme, sözlü etkiyi algılama" manasına gelir. "Konuşma melekesinden yoksun bulunmaya aykırı durum, zihinde bulunan anlamın dille ifade edilmesi" diye tanımlanan kelâm örfte ağızdan çıkan anlaşılır sese verilen addır. Dinî bir terim olarak da "Allah'ın konuşma yetkinliğine sahip bir varlık olduğunu bildiren sıfatı" diye tanımlanabilir. Kur'an'da Allah'ın melekler, İblîs ve peygamberlerle konuştuğu ve tükenmeyen kelimelerinin bulunduğu belirtilerek konuşmanın ulûhiyyete ait bir yetkinlik olduğuna dikkat çekilir. Âyetlerde "söyledi, konuştu, nidâ etti" gibi anlamlara gelen fiiller zikredilip Allah'ın yarattıklarıyla konuştuğu açıkça ifade edilir. VAHİYLERE "KELÂMULLAH" DENMESİNİN SEBEBİ Hz. Mûsâ örneğinde olduğu üzere Allah insanlarla perde arkasından doğrudan doğruya konuştuğu gibi vahiy yoluyla veya elçi göndermek suretiyle de konuşmuştur. Bu sebeple vahiylere "kelâmullah" denilmiştir. Allah'ın kelâmına vasıtasız olarak muhatap kılınan Hz. Mûsâ diğer insanlar arasından seçilmiş, ona Tûr dağının sağ yanından "ey Mûsâ" diye seslenilmiş, "Ol" sözüyle yaratılan Îsâ peygambere "kelimetullah" unvanı verilmiştir. Ehl-i Sünnet mezhebinin İtikatta imamı İmam-ı Maturidî Hazretleri kelâm sıfatı konusunu şöyle izah eder "Allahu Teala ezeli ve ebedidir, tek bir kelam konuşucudur. Bu kelam O'nun zâtı ile kaim olup O'ndan ne ayrı bulunur, ne de zail olur. Allah'ın kelam sıfatı harflerden ve seslerden müteşekkil olmadığı gibi onun parçalara da ayrılması mümkün değildir. Kur'an-ı Kerim Allahu Teala'nın kelamıdır, mahluk değildir. Sesler ve harfleri Allah yaratmış ve Cebrail ile peygamberimiz, Muhammed Mustafa sallallahü aleyhi ve sellem Efendimize göndermiştir." Büyük İslam âlimi ve mutasavvıfı İmam-ı Rabbani Hazretleri ise bu konuyu 'Mektubat'ta iki yerde anlatır "Allahu Tealanın subuti sıfatlarından Kelam sıfatı, yani; O'nun söylemesi ezelden ebede bölünmeyen bir tek kelimedir ki, hep bir o kelam ile söyleyicidir. Bütün emirler, yasaklar, bildirilen her şey, sorular, dilekler, hep o bir kelam iledir. Gönderdiği bütün kitap ve sahifeler, hep o bölünmeyen tek bir kelamdandır. Tevrat o bir kelamdan, Kur'an o bir kelamdan nazil olmuş indirilmiştir." "İNSANI HER ŞEYE KAVUŞTURAN ALLAH TEÂLÂ'DIR" "Cahil kimselerin sözlerine dikkat edilirse, iki kimsenin karşı karşıya konuştukları gibi, Allahü Teâlâ ile konuştuklarını sanıyorlar. Bu da, tam sapıklıktır. Hâşâ ve kellâ! Kelimeleri yan yana dizerek, birbirinden önce ve sonra sıralayarak konuşmak, mahlûk olmağı gösterir. Allahü Teâlâ, böyle konuşmaz. Tasavvuf büyüklerinin sözleri, bunları yanıltmış olacak. Tasavvuf büyükleri de, Allah Teâlâ ile konuşulacağını bildirmişlerdir. Fakat bu büyükler, Allah Teâlâ'nın bu sözleri arka arkaya söylediğini bildirmiyorlar. Allah Teâlâ, bu kelâmı yarattı diyorlar. Bu sözleri hiç yanlış değildir. Mûsâ aleyhisselâmın mübarek ağaçdan işitdiği söz de, Allah Teâlâ'nın kelâmı idi. Söz mahlûk, Allah Teâlâ hâlık idi. Yoksa iki kimsenin konuşması gibi değildi. Cebrâîl aleyhisselâmın Allahü Teâlâ'dan işitdiği kelâm da böyle idi. Bu kelâmlar da, Allahü Teâlâ'nın kelâmıdır. Buna inanmayan kâfir ve zındık olur. Allah Teâlâ'nın kelâmı, Kelâm-ı nefsî ile Kelâm-ı lafzî arasında sanki ortaktır. Araya hiçbir şey karışmadan Allah Teâlâ onu yaratmaktadır. Bundan anlaşılıyor ki, kelâm-ı lafzî de Allah kelâmıdır. Buna inanmayan da kâfir olur. Burasını dikkatle okumalıdır. Bu açıklama çok yerde işe yarayacaktır. İnsanı her şeye kavuşturan Allah Teâlâ'dır." KELÂM SIFATININ ÖNEM ÇEKEN HUSUSU Kelâm sıfatına ilişkin tartışmalar erken dönemde başladı ve hem kelâm ilminin doğması hem adlandırılması üzerinde etkili oldu. Kelâm âlimleri, keyfiyeti konusunda farklı görüşler ileri sürdü. Buna göre konuşmak bir yetkinlik, konuşamamak ise eksiklik ve aczdi. Mahlûkatı konuşturan Allah'ın, mahiyeti insanlarca tam olarak bilinemeyen bir konuşma sıfatına sahip olması yetkin varlık oluşunun gereğiydi; konuşamamak ise Allah hakkında muhaldi. Allah'ın emreden, nehyeden ve bunları yarattıklarına bildiren bir varlık olması da kelâmın ulûhiyyetin ayrılmaz vasıfları arasında yer aldı. İLÂHÎ KELÂM İNSANLAR TARAFINDAN İŞİTİLİR Mİ? Kelâm sıfatıyla ilgili konulardan biri de ilâhî kelâmın insanlar tarafından gerçek haliyle işitilip işitilemeyeceği hususudur. Bu konudaki görüşleri ise şöyle ele alabiliriz Allah, ezelî kelâmını harf ve ses vasıtası olmaksızın hârikulâde çerçevesinde dilediği kuluna işittirir. Nitekim Hz. Mûsâ'nın "kelîmullah" olmasının mânası budur. Eş'arî, Gazzâlî ve Takıyyüddin es-Sübkî gibi âlimler bu görüşü benimsemiştir. Allah'ın kelâmı yarattığı bir ses aracılığıyla âdet üstü bir tarzda işitilebilir. Ebû Mansûr el-Mâtürîdî ve Eş'arîler'den Ebû İshak el-İsferâyînî'nin kanaati budur. Allah'ın zâtında bulunan ezelî kelâmı işitilemez, sadece onlara delâlet eden lafızlar işitilebilir. Eş'arîler'in çoğunluğu bu görüşü benimsemiştir. Bu sıfatın sadece harf ve ses yaratmaktan ibaret sayılması Allah'ın zâtında mevcut bir kelâm niteliğini inkâr etme anlamına geldiğini söylemek gerekir. Zira harf ve ses yaratana mütekellim değil hâlik ve fâil denir. Şu halde kelâm emir ve nehye kaynak teşkil ettiğinden yaratmadan ayrı bir sıfat olmalıdır. Bu sebeple kelâm fiilî değil sübûtî bir sıfattır. Allah Teala'nın kelâmı, onun var ettiği seslerle duyulabilir, ama bunun mahiyeti-keyfiyeti, ciheti anlaşılmaz. Nasıl olduğu ve nereden geldiği idrâk edilemeden âdeta bütün vücut kulak kesilir ve topyekün varlığımızla-benliğimizle o kelâmı / sözü işitiriz. ALLAH TEÂLA'NIN KELÂMI İLE İLGİLİ ÂYETLERDEN BİRKAÇI "Musa, tayin ettiğimiz vakitte bizimle buluşmaya gelip de Rabb'i onunla konuşunca... " [A'raf suresi, 143] "Rasûlüm De ki 'Eğer Rabbimin sözlerini yazmak için deniz mürekkep olsa, Rabbimin sözleri tükenmeden önce, deniz muhakkak tükenecekti, bir mislini daha yardımcı getirsek bile." [Kehf suresi, 109] "Eğer müşriklerden biri aman dilerse, ona aman ver. Ta ki, Allah'ın kelâmını dinlesin. Sonra onu emniyet içinde olduğu yere kadar gönder. Çünkü bunlar gerçekten de bilgisiz bir kavimdirler." [Tevbe suresi, 6] "Kıyamet günü Allah ne onlarla konuşacak ve ne de onları temizleyecektir." [Bakara suresi, 174] FİKRİYAT TDV İslamansiklopedisi- KELÂM - Yusuf Şevki Yavuz AYNÎ VE GAYRÎ SIFATLARCenâb-ı Hakk’ın "aynî", "gayrî", "ne aynî ne de gayrî" olmak üzere üç çeşit sıfatı sıfatlar, Allah’ın tenzihi ve selbi sıfatlarına denir. Bunlar "Vücûd, kıdem, beka, muhâlefetün lil-havâdis, kıyâm bi-nefsihî, vahdâniyet"dir. Bu sıfatlar Allah hakkında câiz olmayan mâna ve halleri bertaraf etmek için tedbir amaçlı konulmuş vasıflardır. Bu tenzihi sıfatlar iş ve icraat yapmazlar, onun için Allah’ın zât-ı akdesinin aynı kabul edilmişlerdir. Yani bu sıfatlar Allah’ın zâtının aynısıdır, başka bir mâna ve gayrılık ifâde etmezler. Mesela; vücûd sıfatı Allah’ın zâtının varlığını ifâde eden bir sıfattır. Zıt mana olan ademi, yani yokluğu bertaraf eder. Kıdem, başlangıçtan münezzeh olmasını gösterir. Bekâ ise, sonu olmamayı ifâde eder. Bu sıfatlar mevcut ve fâil değillerdir, bir kudret, bir irâde gibi varlıkları ve tasarrufları sıfatlar, Allah’ın fiili olan sıfatlarına denir. Bu fiili sıfatların ise miktarı ve sınırı fiili sıfatların çokluğu ise, Allah’ın kudret sıfatının muhtelif mevcudattaki muhtelif tecelliyatından ibarettir. Mesela; Allah’ın kudret sıfatı bir çekirdeğin açılmasında tecelli ederken Fettâh nâmını alıyor, bir canlının ölümünde Mûmit ismini alıyor, bir hayat bahşederken Muhyî ismini alıyor, canlılara rızık verirken Rezzâk nâmını alıyor ve hâkeza...Bu sıfatlar, kâinat ve mahlûkatın yaratılması ile açığa ve meydana çıktıkları için, Ehl-i sünnete göre hâdistirler. Ama bu isimlerin arka cephesinde asıl iş gören ve icra eden "kudret sıfatı" ezelî ve ebedîdir. Onun için "Allah, ezelde Rezzâk, Muhyî, Fettâh değildi." demek mânasız olur. Allah, ezelde kudret itibâri ile bu gibi fiili isimlere sahipti, ama tecelli ve yaratma ile bu isimler meydana çıktığından, tesmiye olarak hâdis oluyorlar. "Gayrî" ismini de bu mânadan dolayı alıyor, yani tesmiye noktasından aynî, ne de gayrî olan sıfatlar ise, Allah’ın zâtî ve sübûtî olan sıfatlarına denir. Bunlar "Hayât, ilim, irâde, kudret, tekvin, sem, basar ve kelâm"dır. Bu sıfatlar kâinatta iş ve icraat gören ve tasarruf ve tecellileri olan hakîki ve etken sıfatlardır. Bu sıfatlar selbi ve gayri sıfatlar gibi mâneviye ve tenzihi sıfatlar değildirler. Allah’ın zâtından başka mâna ve esasları olan ama ondan da müstakîl ve bağımsız olmayan sıfatlardır. Onun için ne ayn, ne gayr mânasını ifâde eden Allah’ın zât-ı akdesine zâid ve Onunla kâim sıfatlar denilmiştir. Ne o, ne de onsuz sıfatların Allah’ın zâtı ile olan ilişkisi ve durumu ilm-i kelâm ve felsefenin en esaslı ve ihtilaflı konusudur. Biz burada üç gurubun fikrini özet olarak izâh edeceğiz ki, mesele o zaman açıklığa Ehl-i sünnetin dışındaki iki görüşü Mûtezile'nin görüşüdür. Bunlar, Allah’ın bu sekiz sıfatını tıpkı selbi sıfatlar gibi Allah’ın zâtının aynı kabul edip, bu sıfatların vücûdunu inkar ediyorlar. Yani bunlar, Allah’ın zâtı hem ilim, hem irâde, hem kudret ve sâire deyip, zâtından başka bir şeyi kabul etmiyorlar. Allah, kâinatta sıfatlar olmaksızın zâtı ile iş ve icraat yapıyor diyorlar. Bunun gerekçesi olarak da tenzihi gösteriyorlar. Yani "Allah’ın zâtından başka kadîm sıfatları kabul etmek, kadîm zâtların çoğalmasını gerektirir ki bu da tevhîd ve tenzihe zıt olur." bu görüşü hem akla, hem de nakle zıt bir görüştür. Aklî açıdan ilim ve irâdeyi aynı kabul etmek, zaten açık bir safsatadır. Kur’ân’da ise Allah’a ilimdir, kudrettir demiyor, "Âlim"dir, "Kâdir"dir diyor. Yani ilim sahibidir, kudret sahibidir diyor. Bu da Mûtezile'nin tezine zıt bir ifâdedir. Daha çok deliller var, ama biz numune nevinden bunlarla iktifâ Kerramiyelerin görüşüdür. Bunlar Allah’ın bu sekiz sıfatını Allah’ın zâtının tamamen haricinde ve ondan müstakîl olarak değerlendirirler. O zaman Mûtezile'nin dediği gibi "Kadîm varlıkların çoğalması" söz konusu olur ki bu da şirktir. Mûtezile'nin tepkisi ve tefrite yönlendiren Kerramiye'nin ifrat fikirleridir. Kerramiye ekolünün savunduğu fikrin butlanı zâhirdir, izâh ve ispata lüzum Ehl-i sünnetin görüşüdür. Ehl-i sünnete göre "Allah’ın zâtî ve sübûtî sıfatları, Allah’ın zâtı akdesine zâiddir." Yani onun ile kâimdir, onun ile ayakta durur, onun ile dâimidir. Ama bununla beraber Allah’ın zâtı akdesinin aynı, mücâviri, muttasılı, mürekkebi, mücehhezi de değildir. Bu sıfatlar Allah’ın zâtının aynı değildirler, onun için Allah’a ve zâtına ilimdir, kudrettir, irâdedir demek yanlış oluyor. Bu sıfatlar Allah’ın zât-ı akdesine zâiddirler. Yani O değiller ama onunla kâimdirler. Bu sekiz sıfat, Allah değiller ama Allah ile kâimdirler. Ama Allah’ın zâtından başka bir mâna ve esası olan sıfatlardır. Allah’ın zâtının aynı olmamaları gayrı olmalarını tefrit edip sıfatları aynı demekle inkar ediyorlar. Kerramiye ifrat edip, sıfatlara Allah’tan bağımsız ulûhiyet isnât etmişler. Ehl-i sünnet ise, ne sıfatları inkar etmişler, ne de ulûhiyete götürmüşler. Ehl-i hak, ehl-i vasat olan Ehl-i sünnettir.

allahın vücut sıfatı ile ilgili ayetler